SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI CEZASI VE İTİRAZ YOLU
SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI CEZASI VE İTİRAZ YOLU
Koronavirüs (COVİD-19) kapsamında İç İşleri Bakanlığı tarafından yayımlanan 21/04/2020 tarih ve 89780865-153-E.7058 Sayılı Genelge ile sokağa çıkma yasağı getirilmiş, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ve 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunları ile de bu yasağa uyulmaması halinde uygulanacak cezalar öngörülmüştür.
Umumi Hıfzısıhha Kanunu Madde 282’de, “Bu Kanunda yazılı olan yasaklara aykırı hareket edenler veya zorunluluklara uymayanlara, fiilleri ayrıca suç oluşturmadığı takdirde, iki yüz elli Türk Lirasından bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir” denilmektedir. Ancak 2019 yılı itibariyle Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. Maddesinin b fıkrasına göre uygulanacak %22,58 yeniden değerlendirme oranına göre bu miktarın alt haddi 789,00-TL, üst haddi ise 3.180,00-TL olarak güncellenmiştir. Bu bağlamda sokağa çıkma yasağına aykırı bir davranış halinde uygulanacak ceza miktarı 789,00-TL ila 3.180,00-TL arasında olmaktadır.
Ancak İç İşleri Bakanlığı tarafından yayımlanan sokağa çıkma yasaklarına aykırı bir davranış halinde şahsa ceza uygulanabilmesi için de 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ile bir takım şartlar öngörülmüştür.
5326 sayılı Kabahatler Kanunun 25. Maddesinde; (1) İdarî yaptırım kararına ilişkin tutanakta;
a) Hakkında idarî yaptırım kararı verilen kişinin kimlik ve adresi,
b) İdarî yaptırım kararı verilmesini gerektiren kabahat fiili,
c) Bu fiilin işlendiğini ispata yarayacak bütün deliller,
d) Karar tarihi ve kararı veren kamu görevlilerinin kimliği, Açık bir şekilde yazılır. Tutanakta, ayrıca kabahati oluşturan fiil, işlendiği yer ve zaman gösterilerek açıklanır” demektedir. Buna göre işbu maddede sayılan şartların eksikliği halinde düzenlenen idari para cezasının iptali için itiraz yoluna gitmek mümkündür.
Tarafınıza tebliğ edilen idari para cezasına karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde ceza uygulanan yer Sulh Ceza Hakimliğine başvurarak idari para cezasının iptalini talep edebilirsiniz. Tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde idari para cezasının ödenmesi halinde ceza miktarının ¾’ü ödenecek olup, yapılan ödemeler de itiraz yoluna gitmeye engel teşkil etmemektedir.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in CEZA HUKUKU
BANKA VEYA KREDİ KARTININ KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU
BANKA VEYA KREDİ KARTININ KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU
Teknolojinin gelişmesine paralel olarak kanunlarda yeni suç tipleri oluşmaya başlamıştır. Bu suçlardan birisi de yazımıza konu olan banka veya kredi kartının kötüye kullanılması suçudur. TCK 245’de düzenlenen bu suç tipi madde gerekçesinde de belirtildiği üzere banka veya kredi kartlarının hukuka aykırı olarak kullanılması suretiyle bankaların veya kredi sahiplerinin zarara sokulmasını, bu yolla çıkar sağlanmasını önlemek ve failleri cezalandırmak amacıyla kaleme alınmıştır.
TCK 245 incelendiğinde maddede üç farklı suçun düzenlendiği söylenebilir:
1- Gerçek bir banka veya kredi kartını kötüye kullanmak.
2- Sahte banka veya kredi kartı üretmek, satmak, devretmek, satın almak veya kabul etmek.
3- Sahte bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlamak.
- Gerçek Bir Banka Veya Kredi Kartını Kötüye Kullanmak
TCK 245/1 : Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
TCK 245. maddenin 1. Fıkrasında yer alan suçta başkasına ait bir banka veya kredi kartını her ne şekilde olsun ele geçirdikten sonra kart sahibinin rızasını almayıp kendisine veya bir başkasına hukuka aykırı yarar sağlayan kişinin cezalandırılacağı belirtilmektedir. Burada kişinin nasıl kartı ele geçirdiği önemli değildir. Önemli olan husus kart sahibinin rızası olmadan kendisine veya bir başkasına yarar sağlamasıdır. Banka veya kredi kartının hukuka aykırı olarak kullanılıp yarar sağlanması için failin kartı kendisi veya kendisi tarafından görevlendirilen bir başkası aracılığıyla kullanılmasının arasında hiçbir fark yoktur. Her iki durumda da suç gerçekleşmiş olacaktır.
-Hukuka Aykırı Yarar Nasıl Elde Edilir?
Hukuka aykırı yarar kredi kartından alışveriş yapılmasıyla, banka kartından para çekilmesi gibi yollarla elde edilebilir.
-Banka Veya Kredi Kartına Ait Bilgilerin Kullanılarak Hukuka Aykırı Yarar Elde Edilirse Söz Konusu Suç İşlenmiş Sayılır Mı?
5464 sayılı kanunca kredi kartı “nakit kullanımı gerekmeksizin mal ve hizmet alımı veya çekme olanağı sağlayan basılı kartı veya fiziki varlığı bulunmayan kart numarası” olarak tanımlanmıştır. Bu sebeple kredi kartının fiziki varlığının aranmasına gerek yoktur. Kart numarasıyla sağlanan hukuka aykırı yarar da suçun işlenmesine yol açacaktır. Yargıtay’ın da bu yönde vermiş olduğu kararlar bulunmaktadır.[1]
-Ölen Bir Kişinin Banka Kartı Kullanılarak Emekli Maaşının Çekilmesi Suç Mudur?
Ölen kişiye ait banka kartının, yakınları tarafından ATM cihazında kullanılarak, emekli maaşının çekilmesi eylemi de TCK’nın 245/1 maddesini ihlal etmektedir. Yerleşik Yargıtay içtihatları da bu yöndedir. Bu eylemin birden fazla tekrarlanması halinde zincirleme suç hükümleri de uygulanmalıdır.[2]
-Akrabalık İlişkisinin Varlığı Halinde Suç İşlenmiş Sayılır Mı?
TCK 245/4 :Birinci fıkrada yer alan suçun;
a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,
c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,
Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
TCK 245. maddenin 4. fıkrasında yer alan akrabalık ilişkisinin bulunması halinde şahsi cezasızlık sebebi sayılarak mahkemece cezaya hükmolunmaz. Bu husus yalnızca gerçek bir banka veya kredi kartını kötüye kullanmak suçunda geçerli olup sahte banka veya kredi kartının kullanılmasında geçerli değildir.
B-SAHTE BANKA veya KREDİ KARTI ÜRETMEK, SATMAK, DEVRETMEK, SATIN ALMAK veya KABUL ETMEK
TCK 245/2,3 :Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
İlk fıkrada yer alan suçtan farklı olarak burada banka ya da kredi kartının sahte olması gerekmektedir. Eğer kart gerçek bir kart ise bu halde ilk fıkra hükmü uygulama alanı bulacaktır. Madde hükmüne göre başkasına ait bir banka hesabına ait sahte banka veya kredi kartını kopyalayan, sahte kartı satan devreden, sahte kartı satın alan veya kabul eden kişilerin cezalandırılacağı belirtilmiştir.
-Sahte Banka Veya Kredi Kartını Devreden, Kabul Eden Ne Anlama Gelmektedir?
Kanun koyucu devreden kelimesini kullanırken satma dışındaki eylemlerden bahsetmektedir. Örneğin sahte kredi kartını bir arkadaşına bağışlayan kişi bu suçu işlemiş kabul edilecektir.
Kanun koyucu kabul eden derken ise satın alma dışındaki eylemlerden bahsetmektedir. Örneğin sahte banka kartını arkadaşından kiralayan kişi bu suçu işlemiş kabul edilecektir.
-Suçun İşlenmiş Kabul Edilebilmesi İçin Üretmek, Satmak, Devretmek, Satın Almak, Kabul Etmek Eylemlerinin Hepsinin Olması Gerekir Mi?
Suç, seçimlik hareketlidir. Bu hareketlerden birinin yapılması suçun oluşması için yeterlidir. Dolayısıyla tipte sayılan hareketlerden birden fazlasının aynı kişi tarafından gerçekleştirilmiş olması durumunda tek bir suç bulunur. Örneğin, fail hem sahte kartı üretse hem de sonra bunu satsa ya da devretse bile tek bir suçtan cezalandırılır.[3]
C-SAHTE BİR BANKA veya KREDİ KARTINI KULLANMAK SURETİYLE KENDİSİNE veya BAŞKASINA YARAR SAĞLAMAK
Bu suçun oluşması bakımından tek başına sahte banka veya kredi kartının kullanması yetmemekte ayrıca kullanılan sahte kartla kendisine veya başkasına yarar sağlanması gerekmektedir.
1)TCK 245 Kapsamına Giren Suçlarda Şikâyetten Vazgeçilirse Ceza Davası Düşer Mi?
Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçu, şikâyete tabi suçlar arasında yer almamaktadır. Bu sebeple savcılık tarafından resen soruşturulur ve bu suçlara dair herhangi bir şikâyet süresi yoktur. Şikâyetten vazgeçme ceza davasının düşmesi sonucunu doğurmaz.
2)Zamanaşımı Süresi Nedir?
TCK 245 maddesine göre yapılan yargılamalarda olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Suç, bu zamanaşımı süreleri içerisinde her zaman soruşturulabilir, bu zamanaşımı süreleri geçtikten sonra soruşturma yapılamaz.
3)Görevli Mahkeme Neresidir?
TCK 245 kapsamında yapılacak yargılamada görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.
4)Yetkili Mahkeme Neresidir?
TCK 245 kapsamında yapılacak yargılamada yetkili mahkeme bilişim sisteminin bulunduğu mahkemedir. Örneğin paranın çekildiği ATM’nin bulunduğu yer yetkili mahkemedir.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
[1]Yargıtay 11. Ceza Dairesi 27.04.2009 T.;2009/7564-4868 E-K
[2]Sacit YILMAZ hakemli makaleler 262 TBB Dergisi, Sayı 87, 2010 BANKA VEYA KREDİ KARTLARININ KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU
[3] Aksi Biçkin İnci, Siber Suç Sözleşmesi ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda Bilişim Suçları, YD., C.32, Ocak-Nisan 2006, S.1-2, s.160.
- Published in BİLİŞİM, CEZA HUKUKU
BIÇAK PARASI, RÜŞVET, İRTİKAP, GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA
BIÇAK PARASI, AMELİYAT PARASI RÜŞVET, İRTİKAP, GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA
Söz konusu makale, doktorlar aleyhine başlatılan ceza yargılamasında; bıçak parası, ameliyat parası adı altında alınan paranın rüşvet (TCK Md. 252), irtikap (TCK Md. 250) veya güveni kötüye kullanma suçunu (TCK Md. 257) oluşturup oluşturmadığını değerlendirilecektir.
Bıçak Parası Suç mudur?
Bıçak parası veya ameliyat parası adı altında gayri resmi olarak para almak TCK kapsamında suç teşkil etmektedir. Ancak söz konusu suçun rüşvet mi, icbar suretiyle irtikap mı yoksa görevi kötüye kullanma mı olacağı konusu tartışmalara sebebiyet vermektedir.
Doktorların Yargılanabilmesi İçin Lüzum-u Muhakeme Kararı Gereklidir.
2547 S.K. Md. 53 kapsamında Lüzum-u Muhakeme Kararı; kadrolu ve sözleşmeli öğretim elemanlarının ve bu kuruluş ve kurumların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memurlarının görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri ileri sürülen suçlar hakkında ceza yargılaması yapılabilmesi ve cezaya hükmedilebilmesi için amirleri tarafından verilmesi gereken yargılama izni kararıdır.
Lüzum-u muhakeme kararı verilebilmesi için hakkında işlem yapılmak istenen doktor aleyhine Cezai Soruşturma Kurulu kurulur. Kurul tahkikatın sonunda lüzum-u muhakeme kararı verebileceği gibi men-i muhakeme kararı da verebilir.
Lüzum-u Muhakeme Kararı Olmadan Savcılık Kovuşturma Yapabilir mi?
İstisnai olmakla beraber evet. Lüzum-u muhakeme kararı olmaksızın kovuşturmanın doğrudan cumhuriyet savcılıkları tarafından yapılabilmesi için:
- Anayasal Suçlar Hali,
- Ağır Cezayı Gerektiren Suçüstü Hallerinden birisi bulunmalıdır.
Yukarıda belirtilen iki durum haricinde cumhuriyet savcılıkları doğrudan soruşturma yapamaz; lüzum-u muhakeme kararına ihtiyaç duyarlar.
Ağır Cezayı Gerektiren “Suçüstü” Halinde Özgür İrade Şartı
Önemle vurgulamak gerekir ki Kanun yalnızca ağır ceza yargılamasını gerektiren bir suçun varlığını kabul etmemektedir. Ağır cezayı gerektiren suç ile beraber suçun suçüstü halini birlikte vurgulamıştır.
Söz konusu şartlarda suçüstü halini iyi değerlendirmek gerekmektedir. Yargıtay 5.Ceza Dairesinin 08.01.2013 gün ve E:2012/9703,K:2013/38 sayılı kararında “Gerçekte para vermek istemeyen müştekinin konuyu emniyete bildirdiği, seri numaraları alınan 5.500,00 TL’nin kollukça sanığın üzerinden ele geçirildiği ,suçüstü tutanağı, tanık anlatımları …ile anlaşılmakla müştekinin esasında teklifi kabul etmemekle beraber suçüstü yapılması için kabul etmiş görüntüsü verip sanığı yakalattığı taraflar arasında özgür iradeleri ile yapılmış bir rüşvet anlaşmasının gerçekleşmediği” denilerek suçüstü halinin özgür irade ile yapılmasını; tasarlanmaması gerektiğini vurgulamaktadır.
Bıçak Parası Suçu Rüşvet midir? İrtikap mıdır? Görevi Kötüye Kullanma mıdır?
Uygulamada bıçak parası veya ameliyat parası için üç cezaya hükmedilebilmektedir. Bunlar, rüşvet, irtikap ve görevi kötüye kullanmadır. Şimdi teker teker bu ceza türlerinin bıçak parası suçuna uygulanabilir olup olmadıklarını inceleyeceğiz.
1-Rüşvet
Her ne kadar kamu görevlisi sayılan doktorların bıçak parası alması 765 S. Eski TCK kapsamında rüşvet olarak kabul edilmiş ise de 5237 S. Yeni TCK ile rüşvet suçunun kapsamından çıkartılmıştır. Nitekim Yargıtay 5. C.D. 07/11/2006 T. 2006/8318 E: – 8649 K. Sayılı ilamında bıçak parasının rüşvet olmayacağını ayrıntılı bir biçimde aktarmıştır. Günümüzde bıçak parası suçu, rüşvet olarak kabul görmediği yerleşmiş vaziyettedir.
2-İrtikap / İcbar Suretiyle İrtikap / İkna Suretiyle İrtikap ve Görevi Kötüye Kullanma
İrtikap tanımı Kanunda: “Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” olarak geçmektedir. Bıçak parası suçu, uygulamada icbar suretiyle irtikap olarak karşımıza çıkmaktadır.
Görevi kötüye kullanma suçu Kanunda: “Görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” olarak geçmektedir.
Yargıtay kararları ışığında bıçak parası halinin icbar suretiyle irtikap suçu veya görevi kötüye kullanma suçu sayılabilmesi için aşağıda belirtilen durumların incelenmesi gerekmektedir. Bunlar:
- Mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli olmak koşuluyla, doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı hareket,
- Manevi cebirin belli bir şiddete ulaşmış olması, ciddi olması,
- Mağdurun baskının etkisinden kolaylıkla kurtulma olanağının bulunmaması gerektiği[1]
- Tedavisi yapılan kişilerin hayati tehlikesinin bulunduğuna dair beyan ve delilin bulunması,
- Mağdurun başka bir doktor ya da sağlık kuruluşuna başvurma olanağının bulunması[2]
- Bıçak parasının ameliyattan önce veya sonra alınıp alınmadığı,
- Mağdurun hastaneye nasıl giriş yaptığı. Acilden mi, muayene yolu ile mi?
Söz konusu şartların cevapları her olayda değişiklik göstermektedir. Ancak irtikap suçu ile görevi kötüye kullanma suçunun farkı mağdurun zorda bırakılıp bırakılmadığı şartlarında düğümlenmektedir.
Uygulamada bıçak parası suçu, en çok irtikap ve güveni kötüye kullanma suçu olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu suçlar arasında çok ciddi yaptırım farklılığı bulunmaktadır. Görevi kötüye kullanma suçu altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmederken irtikap suçundan hapis cezasının üst haddi on yıldır. Bu sebeple suçun vasfı her olayda farklılık göstermekte olduğu için çok iyi incelenmesi gerekmektedir.
Görevi Kötüye Kullanma veya İrtikap Suçundan Ceza Alan Doktor Mesleğine Devam Edebilir Mi?
657 S. Devlet Memurları Kanunun 48. Maddesi hangi hallerde memuriyetin sonlanacağını belirtmektedir. İrtikap suçundan ceza alan doktor, cezanın kesinleşmesi halinde Kanun hükmü karşısında memurluğu sona erecektir. Ancak ceza davası neticesinde yargılanan doktorun görevi kötüye kullanma kapsamında ceza alması memuriyete mâni değildir. Kanunun Md.48/A-5 kapsamında görevi kötüye kullanma suçu memuriyete engel teşkil etmemektedir.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
[1] Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.03.2010 gün ve E:2009-5-167,2010/70 Sayılı Kararı.
[2] Yargıtay 5.Ceza Dairesinin 10.11.2014 gün ve E:2013/9419, K:2014/10624 Sayılı Kararı
- Published in CEZA HUKUKU, TIP HUKUKU
ADLİ SİCİL KAYDI VE ADLİ ARŞİV KAYDININ SİLİNMESİ
ADLİ SİCİL KAYDI VE ADLİ ARŞİV KAYDININ SİLİNMESİ
Adli Sicil Kaydı ve Adli Arşiv Kaydı Nedir?
5352 Sayılı Adli Sicil Kanununa göre hakkında Türk mahkemeleri veya yabancı ülke mahkemeleri tarafından kesinleşmiş ve Türk Hukukuna göre tanınan mahkûmiyet kararı bulunan Türk vatandaşları ile Türkiye’de suç işlemiş olan yabancıların kayıtları da dahil tüm adlî sicil bilgileri; Adalet Bakanlığı Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğündeki Merkezî Adlî Sicilde tutulur.
Adli arşiv kaydı ise adli sicil bilgilerinin (aşağıda belirtilen Madde 9 kapsamındaki şartlarından birinin gerçekleştirilmesi halinde silinerek) alındığı arşiv yeridir. Adli sicil kaydı silinen veriler, adli arşiv kaydında tutulmaya başlanır.
Adli Sicil Kaydı ve Adli Arşiv Kaydı Silinmesi için Gerekli Koşullar Nelerdir?
Adli sicil kaydı ve adli arşiv kaydının silinmesi için bazı şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. 5352 S. Adli Sicil Kanunu, adli sicil ve arşiv kaydının nasıl silineceğini düzenlemektedir. Söz konusu Kanunun 9 ve 12. Maddeleri bu konuya açıklık getirmektedir. Buna göre:
Adlî sicil bilgilerinin silinmesi
Madde 9- (1) Adlî sicildeki bilgiler;
- Cezanın veya güvenlik tedbirinin infazının tamamlanması,
- Ceza mahkûmiyetini bütün sonuçlarıyla ortadan kaldıran şikâyetten vazgeçme veya etkin pişmanlık,
- Ceza zamanaşımının dolması,
- Genel af,
Halinde Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce silinerek, arşiv kaydına alınır.
Adlî sicil ve arşiv bilgilerinin silinmesi
Madde 12- (1) (Değişik: 5/4/2012-6290/2 md.) Arşiv bilgileri;
- İlgilinin ölümü üzerine,
- Bir hak yoksunluğuna neden olan mahkûmiyetler bakımından kaydın arşive alınma koşullarının oluştuğu tarihten itibaren on beş/otuz yıl,
- Diğer mahkûmiyetler bakımından kaydın arşive alınma koşullarının oluştuğu tarihten itibaren beş yıl geçmesiyle, tamamen silinir.
Yukarıda şartlardan anlaşılması gereken husus şudur: Öncelikle adli sicil kaydının silinmesi gereklidir. Bunun için de cezanın/güvenlik tedbirinin infazı, şikâyetten vazgeçme veya etkin pişmanlık, ceza zamanaşımının dolması ve genel af hallerinden birisinin yerine gelmesi gerekmektedir. Söz konusu şartlardan birinin yerine gelmesi halinde adli sicil kaydındaki bilgiler, adli arşiv kaydına taşınmaktadır.
Adli Sicil Kaydı ve Adli Arşiv Kaydı Nasıl ve Ne Kadar Sürede Silinir?
Adli sicil kaydının ve adli arşiv kaydının silinmesi için dilekçe vermek gerekmektedir. Dilekçe, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüne verilmelidir. Dilekçenin verilmesinden sonra ortalama bir ay içerisinde kayıtlar silinmektedir. Kayıtların silindiğine dair bir bildirim gelmeyecektir. Bu durumu sizin aralıklı olarak linkinden kontrol etmeniz gerekmektedir.
Adli Sicil ve Adli Arşiv Kaydı Nasıl Okunur?
Adli sicil ve adli arşiv kayıtların okunması ilk başta zor olmaktadır. Aşağıda bilgilerin ne anlama geldiğini gösterir resmi bulabilirsiniz.
Örneğimizde şahsın hem adli sicil kaydı hem de adli arşiv kaydı bulunmaktadır. Tanımlar:
C: Ceza
1: Suçun işlendiği tarih.
2: Verilen cezanın Kanun ve Madde açıklamaları.
3: Kararı Veren Mahkeme.
4: Cezanın süresi ve/veya tutarı.
5: Cezanın/Kararın verildiği tarih.
6: Mahkeme kararının esas ve karar numarası
Y: Yerine Getirme
7: Cezanın yerine getirme tarihi.
Örneğimizde Adli Kayıt ve Arşiv Kayıt Ne Zaman Silinmelidir?
Örnekteki şahıs hakkında 2.240,00 TL adli para cezasına hükmedilmiştir. Söz konusu para cezası, 10/05/2012 tarihinde ödenmiştir (Md.9/1(a)). Cezanın ödenmesi ile adli sicil kaydı silinecek hale gelmiş bulunmaktadır. Bu durumda 10/05/2012 tarihinden itibaren kişinin bir dilekçe ile Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüne başvurması halinde kayıt adli arşiv kaydına taşınacaktır.
Adli arşiv kayıt kısmında, cezanın 22/08/2012 tarihinde yerine getirildiği görülmektedir. Md.12/1(c) kapsamında, 22/08/2012 tarihinden itibaren 5 yıl geçmesi ile yani 22/08/2017 tarihinden itibaren kişinin dilekçe ile başvurması halinde adli arşiv kaydı silinecektir.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in CEZA HUKUKU