TRAFİK KAZASI TAZMİNAT DAVASI
TRAFİK KAZALARINDA TAZMİNAT HAKKI: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
Ülkemizde her yıl binlerce trafik kazası meydana gelmektedir. Trafik İstatistik Bülteni verilerine göre 2017 yılında ölümlü trafik kaza sayısı 2866; yaralanmalı trafik kaza sayısı ise 179.558’dir.[1]
Yaşanılan trafik kazaları sonrası meydana gelen ölüm ve yaralanmalar neticesinde bu kimselerin yakınları ve desteğine muhtaç duyan kimseler, maddi ve manevi sıkıntılar içine düşmektedirler. Bu makalemizde, ölen ve yaralanan kimselerin desteğinden mahrum kalan kimseler için tanınan bir tazminat türünden bahsedeceğiz.
Destekten yoksun kalma tazminatı, ölenin destek verdiği kişilerin hayatlarının ölüm sebebiyle kötü duruma düşmemesi için kabul edilen bir maddi tazminat türüdür. Tazminatın amacı, ölenin yaşarken destek verdiği kişilerin hayatlarını değişiklik olmadan sürdürebilmeleri, sosyal ve ekonomik yaşantılarına ölümden önceki gibi devam edebilmelerinin sağlanmasıdır.
Davayı açmada menfaati bulunanlar, destekten yoksun kalma tazminatı davası açtıklarında, çekmiş oldukları manevi sıkıntılar için de aynı davada manevi tazminat talep edebilirler.
Önemle belirtmek gerekir ki bu tazminat davasını açacak kişinin ölen kişinin sağ olduğu dönemde o kişiden maddi bir destek alıyor olması gerekmektedir. Aksi halde destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakkı bulunmamaktadır.
Destekten yoksun kalma tazminatı:
-Davalının ikametgâhının bulunduğu yer mahkemesinde,
-Birden fazla davalı varsa davalılardan herhangi birinin ikametgâhı mahkemesinde,
-Davalı bir şirket ise davalının işyeri merkezinin bulunduğu yerde açılabileceği gibi işlemi yapan şubenin bulunduğu yer mahkemesinde,
-Trafik kazasının işlendiği yer mahkemesinde,
-Zararın meydana geldiği yer mahkemesinde,
-Zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir.
Destekten yoksun kalma tazminatındaki zamanaşımı süresi, zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenilmesinden itibaren 2 yıl ve her hâlükârda trafik kazası tarihinden itibaren 1O yıldır. Ancak trafik kazası aynı zamanda suç teşkil eden bir fiil ise, suç için öngörülen ceza zamanaşımı süresi içinde tazminat davası açılabilir.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
[1] http://www.trafik.gov.tr/SiteAssets/istatistik/2017_yili.pdf
- Published in TAZMİNAT HUKUKU
ÇEK TAZMİNATI VE TALEP EDİLECEĞİ TARAF
Çek Tazminatı ve Talep Edileceği Taraf
Çek tazminatı, Ticaret Kanuna[1] göre; muhatap nezdinde karşılığı kısmen veya tamamen bulunmayan bir çek düzenleyen kişi, çekin karşılıksız kalan bedelinin %10’unu ödemekle yükümlü olmasından başka, hamilin bu yüzden uğradığı zararı da tazmin eden bir kavramdır. Hüküm kapsamında hamil (çeki elinde bulunduran), düzenleyen kişiden (keşideciden) çekin bedelinin yanında, ödenmeyen çek bedelinin yüzde onu oranında çek tazminatı talep edebilir.
Çek tazminatının cirantalardan da talep edildiği görülmektedir. Önemle belirtmek gerekir ki çek tazminatından keşideci, borçlu sorumludur. Kanun kapsamında cirantalar, icra hukuk mahkemesine başvurmak suretiyle en azından çek tazminatı ile ilgili kısmın iptalini sağlayabilirler. Daha açık yazmak gerekirse icra takibi, yalnızca çek tazminatı ile ilgili kısım için iptal edilir. Geriye kalan alacak kalemleri açısından icra takibi devam edecektir. Aşağıda ilgili emsal içtihatları bulabilirsiniz.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
T.C
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO:2013/17726
KARAR NO:2013/24638
KARAR TARİHİ:1.7.2013
> ÇEK TAZMİNATI VE KOMSİYONUNDAN DİĞER BORÇLULAR VE AVAL’İN SORUMLULUĞU
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Alacaklı tarafından çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başlandığı, örnek 10 numaralı ödeme emri tebliği üzerine takip borçlularının İİK. nun 168.maddesinde öngörülen yasal sürede icra mahkemesine yaptığı başvuruda, çek tazminat ve komisyonundan sorumlu olmadıkları ile diğer itiraz ve şikayet sebeplerini belirterek takibin ve ödeme emrinin iptalini talep ettikleri, mahkemece, istemlerin reddine karar verildiği yasal sürede temyizi üzerine Dairemizin 2012/20409 Esas 2012/32323 Karar sayılı ilamı ile borçlu C.T’nin çek tazminatı ve komisyonundan sorumlu tutulamayacağı yönündeki itirazı hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmediği gerekçesiyle kararın kısmen bozulduğu görülmüştür.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada, C.T’nin ciranta olduğundan çek tazminatından sorumlu tutulamayacağına ancak komisyon bedelinden sorumlu tutulabileceğine karar verilmiştir.
Takip dosyasının incelenmesinde, takibe konu çekte borçlu C.T’nin aval veren konumunda bulunduğu görülmüştür.
Takip dayanağı çekin keşide tarihi itibariyle uygulanması gereken 6762 Sayılı TTK.’nun 695/3. maddesine göre; “Gösterilen paraya mukabil muhatap nezdinde karşılığı bulunmadan bir çek keşide eden kimse; çekin kapatılmayan miktarının yüzde beşini ödemekle mükellef olduktan başka hamilin bu yüzden uğradığı zararı tazmine mecburdur.”
Aynı yasanın 6762 sayılı TTK.’nun 614. maddesine göre; “Aval veren kimse, kimin için taahhüt altına girmişse tıpkı onun gibi mesul olur.” Türk Ticaret Kanunu’nun 695. maddesinin 3. fıkrasındaki tazminat, keşideci lehine aval veren bakımından da aynı esaslar dahilinde uygulanır ( TTK 730/1,7,614 ) ( 12 HD.11.11.1992 E.6169 K.13764 Prof. Dr. Fırat Öztan Kıymetli Evrak Hukuku Turhan Kitabevi 2. Bası syf. 1308 ) Bu nedenle mahkemece aval verenin talep edilen çek tazminatına ilişkin itirazının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne dair hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ: Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.07.2013 gününde oy birliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12.HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2001/17167
Karar No : 2001/17860
Karar Tarihi : 02.11.2001
6762-TÜRK TİCARET KANUNU ( TTK) 695/722
> KARŞILIKSIZ ÇEK
> CİRANTANIN SORUMLULUĞU
> ÇEK TAZMİNATI
ÖZET
HAMİL, MÜRACAAT YOLUYLA ÇEK BEDELİNİ, İBRAZ GÜNÜNDEN İTİBAREN FAİZİNİ, PROTESTO VE İHBARNAME MASRAFLARINI VE ÇEK BEDELİNİN BİNDE ÜÇÜNÜ AŞAMAMAK ÜZERE KOMİSYON ÜCRETİNİ BORÇLUDAN TALEP EDEBİLİR. ÇEK TAZMİNATINDAN İSE KEŞİDECİ-BORÇLU SORUMLU OLDUĞUNDAN BU TAZMİNAT CİRANTA SIFATIYLA SORUMLU OLAN BORÇLUDAN TALEP EDİLEMEZ.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : TTK.nun 722. maddesi gereğince hamil, müracaat yoluyla çek bedelini, ibraz gününden itibaren faizini, protesto ve ihbarname masraflarını ve çek bedelinin %o 3′ ünü aşamamak üzere komisyon ücretini borçludan talep edebilir. Çek tazminatından ise TTK.nun 695. maddesi gereğince keşideci-borçlu sorumlu olduğundan bu tazminat ciranta sıfatıyla sorumlu olan borçludan talep edilemez. Mercice borçlunun fer’i alacaklar yönünden itirazlarının sözü edilen madde çerçevesinde değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda açıklanan nedenle İİK. 366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 02/11/2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
[1] TTK’nın 783/3 Maddesi.
- Published in İCRA HUKUKU, TAZMİNAT HUKUKU
KİRAYI ÖDEMEYEN KİRACININ TAHLİYESİ
Mülkünü kiraya veren kişilerin en büyük sorunlarından birisi kiracının kira bedelini zamanında ödememesi veya hiç ödememesidir. Bu makalemizde, kirasını ödemeyen kiracının tahliyesi için başvurulabilecek yöntemleri ifade edeceğiz.
1-İcra Takibi Yoluyla Tahliye:
Ülkemizde açılan davaların uzun süre aldığı da bilinen bir gerçektir. Bu nedenle kirayı zamanında veya hiç ödemeyen kiracılara karşı en kısa ve en etkili yol icra takibi yolu ile kiranın tahsili ve kiracının kiralanan yerden çıkarılmasıdır.
Bunun için kiralayanın, ödenmeyen kira bedeli ile ilgili olarak kiracı hakkında icra takibi yapması gerekir. Kiracı, kira borcu bulunmadığına dair 7 gün içinde itiraz ederse öncelikle bu itirazın kaldırılması yoluna gidilir. İtirazın kaldırılması davasında kiracı, Kirayı Ödediğini belgeleriyle kanıtlamak zorundadır. İspat külfeti kiracıdadır. Kiracı, bir belge ile kirayı ödediğini kanıtlayamadığında itirazı kaldırılacaktır.
Kiracı 7 gün içinde icra takibine itiraz etmez ise icra tebligatının kendisine tebliğinden itibaren 30 gün içinde icra takibine konulan kirayı ödemek zorundadır. Kiracı 30 günlük sürede borcu ödememesi durumunda da kiracının işyerinden veya konuttan çıkarılması için İcra Mahkemesinde dava açılır. (Dilekçe)
2-İki Haklı İhtar Yapılarak Tahliye:
Kiracıya, bir kira dönemi içinde farklı aylarda da olsa iki kez haklı ihtar çekilmişse kira süresinin bitiminden itibaren bir aylık süre içinde Sulh Hukuk Mahkemesinde tahliye davası açılmalıdır. Bir aylık süre geçirilmiş olursa yeni kira dönemi yürürlüğe girmiş olacağından bir sonraki kira döneminin sonunu beklemek gerekecektir.
3-Diğer Tahliye Nedenleri:
• Konut ve İş Yeri İhtiyacı Nedeniyle Tahliye: Kiracının kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu kişiler için konut ya da iş yeri gereksinimi sebebiyle fesih bildirimi yapılarak kira süresi sonunda bir ay içinde tahliye davası açılması;
• Kiralananın Yeniden İnşası veya İmarı Amacıyla Tahliye: Kiracı, kiralananın yeniden inşası veya imarı amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da değiştirilmesi gerekli ve bu işler sırasında kiralananın kullanımı imkânsız olması durumunda fesih bildirimi yapılarak kira süresi sonunda bir ay içinde tahliye davası açılması;
• Yeni Malikin gereksinimi nedeniyle tahliye: Kiralananı sonradan edinen kişi, onu kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu kişiler için konut ya da iş yeri gereksinimi varsa edinme tarihinden itibaren bir ay içinde durumu kiracıya yazılı olarak bildirmek koşuluyla kira sözleşmesini altı ay sonra açacağı dava ile sonlandırabilir.
• Tahliye Taahhüdü nedeniyle tahliye: Kiracı, kiraya verene karşı kiralananı belli bir tarihte boşaltması yazılı olarak üstlendiği halde boşaltmamışsa kiraya veren kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak altı ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in AİLE HUKUKU, GAYRİMENKUL HUKUKU, İCRA HUKUKU
PROTECTION DES DONNEES PERSONNELLES
La loi n ° 6698 sur la protection des données à caractère personnel et des données et des responsabilités du personnel en ce qui concerne les procédures et les principes, et les changements à apporter dans la vie des affaires et la nécessité des entreprises.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in BİLİŞİM HUKUKU
PROTECTION OF PERSONAL DATA
The Law No. 6698 on the Protection of Personal Data and the Data and Personnel Responsibilities Regarding the Procedures and Principles, and the changes to be made in the business life and the necessity of the companies.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in IT LAW
KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI
KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve Veri Sorumluları Sicili Hakkında Usul ve Esaslara ilişkin Yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile iş hayatında ne gibi değişiklikler meydana getireceği ve şirketlerin uyum için neler yapması gerektiği soru işareti olarak kalmaktadır. Aşağıdaki açıklamalarla şirketiniz için bir başlangıç yapmanızı umarız. Bunun için öncelikle bazı tanımları açıklamamızda fayda olacaktır.
-Kişisel veri, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi ifade etmektedir. Kişisel veriler, kişinin ismi, doğum tarihi ve yeri, telefon numarası, motorlu taşıt plakası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, e-posta ile IP adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, gruplar, aile bilgileri, sağlık bilgileri vb. gibi doğrudan veya dolaylı olarak kişiyi tanımlayan bütün bilgilerdir.
-Kişisel verilerin işlenmesi, kişisel verilerin tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hâle getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının engellenmesi gibi veriler üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlemini;
-Veri sorumlusu, kişisel verilerin işleme amaçlarını ve vasıtalarını belirleyen, veri kayıt sisteminin kurulmasından ve yönetilmesinden sorumlu olan gerçek veya tüzel kişiyi; -Veri sorumluları sicili ise kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin, veri işlemeye başlamadan önce kaydolmaları gereken sicili; -Verbis: Veri Sorumluları Sicil Bilgi Sistemini İfade etmektedir.
I-Veri Sorumluları Kimdir?
Veri sorumlusu, kişisel verilerin işleme amaçlarını ve vasıtalarını belirleyen, veri kayıt sisteminin kurulmasından ve yönetilmesinden sorumlu olan gerçek veya tüzel kişiyi (şirketleri) ifade eder. Tüzel kişiler, kişisel verileri işleme konusunda gerçekleştirdiği faaliyetler kapsamında bizatihi kendileri “veri sorumlusu” olup, ilgili düzenlemelerde belirtilen hukuki sorumluluk tüzel kişinin şahsında doğacaktır.[1] Veri sorumlusu ilgili kişilere;
a) Veri sorumlusunun ve varsa temsilcisinin kimliği,
b) Kişisel verilerin hangi amaçla işleneceği,
c) İşlenen kişisel verilerin kimlere ve hangi amaçla aktarılabileceği,
ç) Kişisel veri toplamanın yöntemi ve hukuki sebebi,
d) İlgili kişinin hakları,
Konusunda bilgi vermekle yükümlüdür.
II-Veri Sorumluları Siciline Kaydolma Zorunluluğu
Kanun ve Yönetmelik kapsamında veri sorumlusu olacak gerçek ve tüzel kişilerin kişisel veri işlemeden önce Veri Sorumluları Siciline (VERBİS) kayıt olma zorunlulukları bulunmaktadır. Veri Sorumluları Siciline kayıt olmak için başvuru, aşağıdaki bilgileri içeren bir bildirim ile yapılacaktır. Söz konusu bilgiler şunlardır:
§ Veri sorumlusu ve varsa temsilcisinin kimlik ve adres bilgileri,
§ Kişisel verilerin hangi amaçla işleneceği,
§ Veri konusu kişi grubu ve grupları ile bu kişilere ait veri kategorileri hakkındaki açıklamalar,
§ Kişisel verilerin aktarılabileceği alıcı veya alıcı grupları,
§ Yabancı ülkelere aktarımı öngörülen kişisel veriler,
§ Kişisel veri güvenliğine ilişkin alınan tedbirler,
§ Kişisel verilerin işlendikleri amaç için gerekli olan azami süre.
Yukarıda listelenen bilgilerde herhangi bir değişiklik olması halinde, söz konusu değişikliklerin derhal Kuruma bildirilmesi gerekmektedir. Böylelikle Sicilin güncelliğinin sağlanması hedeflenmiştir.
Ancak VERBİS’e kaydolmanın zorunluluğu olmadığı hallerde mevcuttur.
§ Kişisel veri işlemenin suç işlenmesinin önlenmesi veya suç soruşturması için gerekli olması,
§ İlgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş kişisel verilerin işlenmesi,
§ Kişisel veri işlemenin kanunun verdiği yetkiye dayanılarak görevli ve yetkili kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca, denetleme veya düzenleme görevlerinin yürütülmesi ile disiplin soruşturma veya kovuşturması için gerekli olması,
§ Kişisel veri işlemenin bütçe, vergi ve mali konulara ilişkin olarak Devletin ekonomik ve mali çıkarlarının korunması için gerekli olması
Hallerinde Veri Sorumluları Siciline kayıt yükümlülüğü ortadan kalkacaktır.
III-Ceza ve Yaptırımlar
Kanun ve Yönetmelik gereğince gerçek ve tüzel kişilerin (şirketlerin) uymak zorunda olduğu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde kişi ve şirketler aleyhine 5.000,00 TL’den başlayıp 1.000.000,00 TL tutara kadar idari para cezası verilebilecektir. Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, Kanun ve Yönetmelik nezdinde getirilen yükümlülüklere uyum sağlanabilmesi ve ciddi idari para cezalarına maruz kalmamak için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in BİLİŞİM
RÉPARTITION ÉQUITABLE DES MARCHANDISES DANS LE PROCESSUS DE DIVORCE: LE CAS DE LA LIQUIDATION DU RÉGIME DES MARCHANDISES
Les époux agissent ensemble matériellement et spirituellement dans l’union conjugale. Le mariage est la fin de la mort et le divorce est également présent.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in İŞ HUKUKU
UÇUCU PERSONELİN SÖZLEŞMEDEN KAYNAKLANAN ALACAKLARI
UÇUCU PERSONELİN SÖZLEŞMEDEN KAYNAKLANAN ALACAKLARI
4857 sayılı İş Kanununun 4. maddesinde hava taşımacılığı işinde çalışanların İş Kanununa tabi olamayacağı belirtilmiştir. Ancak bu durumun istisnaları mevcuttur ve havacılık sektöründe olup, İş Kanununa tabi olan personeller de bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun 4. Maddesinde İş Kanununa tabi olamayacaklar sayılmışken aynı zamanda bu maddenin istisnaları da belirtilmiş ve “Havacılığın tüm yer tesislerinde yürütülen işler” İş Kanunu kapsamına alınmıştır. Buna göre aynı firmanın yer tesislerinde çalışan personel açısından 4857 sayılı İş Kanunu uygulanırken, uçucu personel açısından ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun hizmet sözleşmesine ilişkin düzenlemeleri uygulanmaktadır. Bu durumda ise yer tesislerinde çalışan personel kıdem ve ihbar tazminatları gibi İş Kanunundan doğan alacaklara hak kazanırken uçucu personelin bu hakları bulunmamaktadır.
İş güvencesi hükümlerinin uçucu personele uygulanması;
Burada üzerinde durulması gereken bir diğer husus da, iş güvencesi hükümlerinin hangi şartlar altında uçucu personele uygulanacağı hususudur. Şöyle ki, uygulamada uçucu personelin genellikle sendikaya üye olması sağlanmakta ve imzalanan toplu iş sözleşmesinde de “4857 sayılı İş Kanunu hükümlerinden yararlanır” ibaresi yer almaktadır. Hal böyle olunca sendikaya üye işçilerin iş güvencesi hükümlerinden faydalanması sağlanmaktadır. Bu durumda işveren açısından geçerli sebebe dayanmayan fesih yapılması halinde fesihten itibaren 1 ay içerisinde uçucu personel tarafından işe iade davası açılabilmektedir.
Ayrıca her ne kadar uçucu personelin 6098 sayılı Borçlar Kanununa tabi olacağı belirtilmişse de, hava taşımacılığı işinde çalışmayan, örneğin ilaçlama, yangın söndürme, paraşütle atlama gibi işlerin yapıldığı uçaklarda pilot olarak görev yapanlar açısından 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu ile 6098 sayılı Borçlar Kanununa göre uçucu personelin talep edebileceği tazminatlar;
4857 sayılı İş Kanununa tabi olan uçucu personel açısından kıdem ve ihbar tazminatı talep etme hakkı mevcut iken, 6098 sayılı Borçlar Kanununa tabi uçucu personelin de madde 434 ve 438’e göre bir takım alacak hakları mevcuttur. 6098 sayılı Borçlar Kanunu md. 434’e göre hizmet sözleşmesinin fesih hakkının kötüye kullanılarak sona erdirildiği durumlarda işveren, işçiye fesih bildirim süresine ait ücretin üç katı tutarında tazminat ödemekle yükümlü olmaktadır. 6098 sayılı Borçlar Kanunu md. 438’e göre ise hizmet sözleşmesi haklı sebep olmaksızın feshedilen işçi belirsiz süreli sözleşmelerinde fesih bildirim süresine; belirli süreli sözleşmelerde ise sözleşme süresine uyulmaması durumunda, bu sürelere uyulmuş olsaydı kazanabileceği miktarı, tazminat olarak isteyebilir. Ayrıca yine 6098 sayılı Borçlar Kanunu md 438’e göre hâkim, bütün durum ve koşulları göz önünde tutarak, ayrıca miktarını serbestçe belirleyeceği bir tazminatın işçiye ödenmesine karar verebilir. Ancak belirlenecek tazminat miktarı, işçinin altı aylık ücretinden fazla olamaz.
Uçucu personelin iş ilişkisinden kaynaklanan alacaklarında görevli ve yetkili mahkeme; Dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise 4857 sayılı İş Kanununa tabi uçucu personel açısından görevli mahkeme İş Mahkemeleri iken, 6098 sayılı Borçlar Kanununa tabi uçucu personel açısından ise görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleri olmaktadır. Dava açılırken yetkili mahkeme ise genel yetki kurallarına göre davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemeleridir.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in İŞ HUKUKU
RÉGIMES DE PROPRIÉTÉ AU SEIN DU MARIAGE
Les contrats régissant la manière de sauvegarder / partager les biens appartenant aux époux en cas de rupture du mariage sont appelés le régime des biens. Les parties choisissent les régimes relatifs aux biens ou les régimes sur lesquelles elles se sont préparées pour entrer dans l’union matrimoniale.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in İŞ HUKUKU