İŞE İADE DAVASI VE SONUÇLARI
İŞE İADE DAVASI VE SONUÇLARI
İş akdi, geçersiz olarak feshedilen işçi, iş güvencesi kapsamında işe iade davası açma hakkına sahiptir. Ancak kanun gereği işe iade davası açma süresi sınırlandırılmış olup, geçersiz feshin yapıldığı tarihten itibaren 1 ay içerisinde açılması gerekmektedir. İşçi için 1 aylık süre, feshin tebliği tarihi olup, işbu 1 aylık süre hak düşürücü süre niteliğindedir. Yani fesihten itibaren 1 ay içerisinde işe iade davası açılmazsa işçi, işbu davayı açma hakkını kaybetmektedir. Yasa gereği akdin feshinin yazılı olarak yapılması gerekmektedir.
İşe iade davası açılması için süre dışında da bir takım şartlar mevcuttur. Şöyle ki;
1-İş sözleşmesinin İş Kanunu veya Basın İş Kanununa tabi olması,
2-İş sözleşmesinin süresiz olması,
Belirli süreli iş sözleşmeleri yapıları gereği süresi sona erince kendiliğinden feshedildiğinden işe iade davasına konu olamamaktadır. Belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan mevsimlik işçiler ise işbu davayı açma hakkına sahiptir.
3-İş sözleşmesinin işveren tarafından geçerli nedene dayanmaksızın feshedilmiş olması,
Geçerli sebebin neler olamayacağı kanun tarafından belirlenmiştir. Geçerli sebebin neler olacağına ise mahkeme karar vermektedir. İş akdinin geçerli nedenle feshedildiği iddiasını ispat külfeti işverende olmaktadır.
4-İşçinin en az 6 aylık kıdeminin bulunması,
5-Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran bir işyerinin olması, Bir işverenin aynı işkolunda birden fazla işyeri varsa bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısının 30 veya daha fazla olması gerekmektedir. Ayrıca bu sayının belirlenmesinde sadece belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçiler değil, belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçiler, kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçiler ve mevsimlik iş sözleşmesi ile çalışan işçiler de dahildir.
6-İşveren vekili statüsünde olmamak gerekmektedir.
İş akdi geçersiz nedenle feshedilen işçinin çalıştığı işyerinde işveren vekili sıfatının da bulunmaması gerekmektedir.
İşe İade Davası Sonuçları
Süresinde ve şartlara uygun olarak açılan işe iade davası sonucunda işçinin davası reddedilebileceği gibi işe iadesine de karar verilebilir. İşe iadesine karar verilen işçi, boşta geçen süre alacağına hak kazanabilmektedir. İşe iadesine karar verilen işçi, işbu kararın kendisine tebliğinden itibaren 10 iş günü içerisinde işverene başvurarak işe iadesini talep etmelidir. İşveren ise kendisine başvuran işçiyi 1 ay içerisinde çalıştırmaya başlamakla mükellef olup, 1 ay içerisinde işe iadesine karar verilen işçiyi çalıştırmaya başlamaması halinde en az 4, en fazla 8 aylık ücreti tutarında işe başlatmama tazminatı ödemeye mahkum edilir. İşçinin işbu 1 aylık süre sonunda işe başlatılmaması halinde iş akdi, 1 aylık süre sona erdiğinde feshedilmiş sayılmaktadır. Bu husus da işçinin kıdem tazminatı gibi işçilik alacaklarının hesaplanmasında önem arz etmektedir.
İşe iade davası süreci ile ilgili işçilerin merak ettiği bir diğer husus da dava süreci devam ederken başka bir işte çalışıp çalışamayacakları hususudur. Bu hususta kanunda açıkça bir hüküm bulunmasa da Yargıtay kararları gereği işçi, işe iade davası süresince başka bir işte çalışabilmektedir.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in İŞ HUKUKU
CHEMIN DE JUGEMENT À L’AVANT DE 1956
Les prix des biens immobiliers confisqués par l’État sans expropriation avant 1956 ne sont pas payés aux propriétaires.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in GAYRİMENKUL HUKUKU
JUDGEMENT ROAD AHEAD OF 1956
The prices of immovable properties confiscated by the State without expropriation before 1956 are not paid to the owners.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in Real Estate Law
1956 ÖNCESİ KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMADA YARGI YOLU
1956 ÖNCESİ KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMADA YARGI YOLU
Birgün yolunuz tapu müdürlüğüne düştü veya büyükleriniz aktardığı kadarı ile sizin veya mirasçısı olduğunuz akrabalarınızın adına kayıtlı tapuların bulunduğunu ancak bunların üzerinde 50, 60, 70 yıldır yol, baraj, kaldırım, devlet binası v.b. yapıların bulunduğunu öğrendiniz.
Üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin hiçbir zaman kaybolmayacak bir tazminat hakkınız olduğunu bilmenizde fayda var. Şöyle ki:
1956 tarihinden önce Devlet tarafından kamulaştırılmadan el konulan taşınmazların bedelleri, mülk sahiplerine ödenmemektedir.
Kamulaştırmasız el koyma ile ilgili mevzuat, bu konuda henüz bir yasal düzenleme olmadan verilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 1956/1-6 ve 1956/1-7 sayılı İçtihadı Birleştirme kararlarında “kamulaştırma işlemi yapılmadan el konulan mal sahibinin açacağı davanın herhangi bir zamanaşımına tabi olmayacağı” kabul edilmiştir. Bu konuda ilk yasal düzenleme 09.10.1956 tarihli 6830 Sayılı Kamulaştırma Kanunudur. Bu yasa ile kamulaştırılacak taşınmazlarla ilgili izlenecek usuller ve açılacak davaların ne şekilde çözümleneceği düzenlenmiştir.
Kamulaştırmasız el atma ile ilgili olarak ikinci düzenleme; 13.01.1961 tarihinde yürürlüğe giren 221 sayılı Âmme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Âmme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanunudur. Bu yasa ile 6830 sayılı Kamulaştırma Yasasının yürürlük tarihi olan 09.10.1956 gününden önce kamulaştırmasız el konulan taşınmazların kamulaştırılmış sayılacağı; el konulan taşınmazların sahiplerinin 13.01.1961 tarihinden itibaren iki yıllık hak düşürücü sürede dava açma hakkı tanınmıştır.
Kamulaştırmayı ve Kamulaştırmasız el atmayı düzenleyen ilk kapsamlı yasa, 08.11.1983 tarihinde yürürlüğe giren 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunudur. Bu yasanın 38. Maddesinde, idarece yapılan kamulaştırmasız el atmalarda, el koyma tarihinden itibaren 20 yıllık hak düşürücü süre geçmişse mülk sahibinin kamulaştırmasız el koyma davası açamayacağı belirtilmiştir.
Kamulaştırma Kanunun 38. Maddesindeki hak düşürücü süre, Anayasa Mahkemesinin 10.04.2003 Gün E:2002/112, K:2003/33 sayılı kararıyla iptal edilmiştir. AİHM’de mülkiyet hakkı ihlaline neden olduğu gerekçesiyle pek çok davada Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde tazminat kararları vermiştir.
AHİM ve Anayasa Mahkemesi Kararlarından sonra 18.09.2010 tarihli 5999 sayılı “Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlüğe girmiştir. 5999 sayılı yasa; 09.10.1956 ile 04.11.1983 tarihleri arasındaki kamulaştırmasız el atmalar için de dava hakkını tanımıştır.
Son olarak ise 4.11.1983 tarihinden sonra yapılan kamulaştırmasız el atma işlemleriyle ilgili olarak da 6111 Sayılı yasanın geçici 2.maddesi ve 6487 Sayılı Yasanın 21.maddesiyle düzenleme yapılarak o tarihten sonraki kamulaştırmasız el atmalar için de dava hakkı tanınmıştır.
Bu son durumda sadece 09.10.1956 tarihinden önceki dönemler için dava hakkı tanınmamış, bu tarihten sonraki tüm kamulaştırmasız el atmalar için mülk sahibi için kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açma hakkı tanınmış olmaktadır.
Kamulaştırmasız El Atma Durumunda Ne Yapılabilir ? 1-Öncelikile Kamulaştırma Kanunun Geçici 6.maddesine göre Kamulaştırmasız el atmalar için de Uzlaşma talep edilmeli ve uzlaşma yöntemi uygulanmalıdır. 2-Uzlaşmanın sağlanamaması durumunda ise Bedel Davası açılmalıdır. 3-Her ne kadar 09.10.1956 tarihinden önceki Kamulaştırmasız El Atmalar için mevzuatımıza göre yargı yolu kapalı olsa da Anayasamızın 90.maddesindeki “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Antlaşmalar kanun hükmündedir.” düzenlemesi nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesindeki Mülkiyet hakkını korunmasına dair düzenleme nedeniyle yargı yoluna gidilebilir. Davanın reddedilmesi durumunda ise Anayasa Mahkemesi ve AİHM nezdinde hak arama yolları kullanılabilir.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in GAYRİMENKUL HUKUKU
L’enregistrement de corruption est régi par les articles pertinents du code civil turc numéroté 4721 dans notre droit.
En pratique, l’employeur rencontre des difficultés en termes de résiliation du contrat de travail. Bien que la justification du licenciement de l’employeur soit régie par la loi, certaines de ces raisons comportent des conditions particulières.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in İŞ HUKUKU
THE RIGHT OF THE EMPLOYER TO TERMINATE THE CONTRACT
In practice, the employer is experiencing difficulties in terms of termination of the employment contract. Although the justification for termination of the employer is regulated by the law, some of these reasons have some special conditions.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in Corporate Law
Les travailleurs ont plusieurs droits lorsqu’ils pensent que leur travail est terminé sans raison valable sur le lieu de travail.
L’enregistrement de corruption est régi par les articles pertinents du code civil turc numéroté 4721 dans notre droit.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in GAYRİMENKUL HUKUKU
CORRUPTION REGISTRY AND TIMEOUT
Corrupt registration is regulated in the relevant articles of the Turkish Civil Code numbered 4721 in our law.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in Real Estate Law
YOLSUZ TESCIL VE ZAMANAŞIMI
Yolsuz Tescil ve Zamanaşımı
Yolsuz tescil, hukukumuzda 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun (“TMK” olarak adlandırılacaktır.) ilgili maddelerinde düzenlenmiştir.
TMK kapsamında yolsuz tescilin tanımı “Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur” şeklinde yapılmıştır.
Yolsuz tescil, ilk tescil tarihindeki bir hukuki dayanaktan yoksunluktan olabileceği gibi tescilden sonra ayni hakta sicil dışı oluşacak bir değişiklikle sonradan da yolsuzlaşmış olabilir.
İlgililerin yazılı rızaları olmadıkça tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir hükmü karşısında, yolsuz tescil nedeniyle mülkiyet hakkı zarar gören ve mülkiyet hakkı sınırlanan kişiler; tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir. Ancak, iyi niyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak kazandıkları ayni haklar ve her türlü tazminat hakları saklıdır.
Yolsuz tescille ilgili açılacak davalarda TMK kapsamında düzenlenen; “Olağan Zamanaşımı” ve “Olağanüstü Zamanaşımı” dışında özel olarak düzenlenmiş bir süre bulunmamaktadır. Bu nedenle bu davalar her zaman açılabilir.
Yolsuz tescille ilgili davalar 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu çerçevesinde (“HMK” olarak adlandırılacaktır.) malvarlığına dair bir dava olması hesabıyla davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde açılması gerekmektedir. Dahası söz konusu dava, taşınmaz üzerindeki ayni haktan kaynaklanan bir dava olduğu için taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in GAYRİMENKUL HUKUKU
LES DROITS QUE LE TRAVAILLEUR LICENCIÉ PEUT DEMANDER
Les travailleurs ont plusieurs droits lorsqu’ils pensent que leur travail est terminé sans raison valable sur le lieu de travail.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in İŞ HUKUKU