YURT DIŞI HİZMET SÖZLEŞMESİ
Yurt Dışı Hizmet Sözleşmesi
- TARAFLAR:
2- SÖZLEŞMENİN KONUSU:
İşbu sözleşme; 4 üncü maddede yazılı işte çalışacak olan işçi ile işveren arasındaki çalışma ve çalıştırmaya ilişkin yöntem ve temel koşulları, karşılıklı hak ve borçları belirlemek amacı ile düzenlenmiştir.
3- İŞVERENİN BİLGİ VERME YÜKÜMLÜLÜĞÜ:
İşveren; işin yapılacağı ülkedeki çalışma koşulları, ücret, günlük, haftalık ve fazla çalışma süreleri ile ücretlerini, hafta tatili, bayram tatili ve genel tatillere ilişkin koşullar ile bu günlerde çalışma yapılması halinde ödenecek ücreti içeren açıklayıcı belgeyi işçiye, işçi tarafından imzalanmış işverenin kaşesini ve yetkili kişinin imzasını taşıyan bir nüshasını da Kuruma verir. Bu belgedeki bilgiler, ilgili ülkedeki çalışma mevzuatına uygun olarak hazırlanır. İşveren tarafından işçiye verilecek belge içeriğindekibilgi ile işin yapılacağı ülkedeki uygulama arasında farklılıklar bulunması halinde işveren belgede belirtilen hususları uygulamakla sorumludur. İşin yapılacağı ülkedeki çalışma mevzuatında değişiklik söz konusu olduğunda, değişiklikler işçiye yazılı olarak bildirilir.
4- YAPILACAK İŞ:
İşçi, yukarıda adresi yazılı ülke ve şehirde yer alan işyerinde/şantiyede………………………………………olarak çalışacaktır. İşçinin sözleşmede yer alan işyerinde/şantiyede ve belirtilen meslekte çalışması esastır. Ancak, işçinin de kabul etmesi halinde mevcut ücreti düşürülmemek şartıyla, işçi, işveren tarafından aynı ülke sınırları içerisindeki diğer şantiye ve işyerlerinde çalıştırılabilir.
5- SÖZLEŞMENİN SÜRESİ ve SONA ERDİRİLMESİ:
Bu iş sözleşmesi …./…./…… – …./…./…… tarihleri arasında geçerlidir. (Bu satır doldurulacak ise aşağıdaki belirsiz süreli satırının sözleşmeden çıkarılması veya üzerinin çizilmesi ile bu açıklamanın da sözleşmeden çıkarılması)
Bu iş sözleşmesi belirsiz süreli olup yurt dışına hareket edilen tarihte yürürlüğe girer. (İşçi bu satır kapsamında çalıştırılacak ise yukarıdaki satırın sözleşmeden çıkarılması veya bu satırın üzerinin çizilmesi ile bu açıklamanın da sözleşmeden çıkarılması)
İşçi ve işveren, iş sözleşmesini 15 gün öncesinden yazılı olarak bildirmek kaydıyla feshedebilir. Taraflar, belirtilen bildirim süresine ait ücreti peşin vermek suretiyle iş sözleşmesini derhal feshedebilir. İş sözleşmesi işçinin işyerine gitmek üzere Türkiye’den hareket ettiği tarihte başlar. İşveren, işyerine intikalini müteakip işçiye derhal iş vermek zorunda olup, iş vermediği durumlarda da, işçinin ücretini ödemek zorundadır. Fesih süresi içerisinde iş sözleşmesinin işçi tarafından feshedilmesi halinde ise Türkiye’ye dönüş yol masrafları işçinin kendisi tarafından karşılanır.
Çalışma mevzuatı bulunan ülkelerde ilgili ülke mevzuatına göre, bulunmayan ülkelerde ise 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24 ve 25’inci maddelerindeki hükümler çerçevesinde, sözleşme bildirimsiz olarak işçi veya işveren tarafından feshedilebilir.
6- ÜCRET ve ÖDENMESİ:
İşçinin ücreti, saat/aylık üzerinden ………………………’dır.Ücret, tahakkuktarihindeki kur üzerinden TL karşılığı olarak da ödenebilir. İşçinin isteği üzerine işveren tarafından avans verilebilir. Ücret, işçinin istemesi halinde, işçinin Türkiye’deki banka hesabına döviz veya karşılığı TL olarak yatırılır veya mutemet tayin ettiği şahsa ödenir.
7- DENEME SÜRESİ:
Deneme süresi işçinin işyerinde/şantiyede işe fiilen başladığı tarihten itibaren 2 (iki) aydır. Deneme süresi içinde taraflar iş sözleşmesini bildirimsiz ve tazminatsız feshedebilir. Ancak, işçinin çalıştığı günler için ücret ve diğer hakları saklıdır. Deneme süresi içinde iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedilmesi halinde Türkiye’ye dönüş yol masrafı işverence işçiye ödenir. Deneme süresi içinde iş sözleşmesinin işçi tarafından feshedilmesi halinde ise Türkiye’ye dönüş yol masrafları işçinin kendisi tarafından karşılanır.
8- ÇALIŞMA SÜRESİ VE FAZLA ÇALIŞMA:
İşveren işçiyi çalışma saatleri ve koşulları hakkında önceden bilgilendirmek ile yükümlüdür. Çalışma süresi, fazla çalışma saatleri ve fazla çalışma nedeniyle yapılacak ödemelerle ilgili olarak, çalışılan ülkedeki mevzuat hükümleri uygulanır. Çalışma süresi, fazla çalışma saatleri ve fazla çalışma nedeniyle yapılacak ödemelerle ilgili olarak çalışılan ülke mevzuatında düzenleme bulunmaması halinde; 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır.
9- HAFTA TATİLİ VE GENEL TATİLLER:
Hafta tatili, bayram tatili ve genel tatil günlerine ve bu günlerde çalışma yapılması halinde ödenecek ücretlere ilişkin çalışılan ülke mevzuatı uygulanır. Çalışılan ülke mevzuatında yer alan hafta tatili, bayram tatili ve genel tatil günlerinde yapılacak çalışma ve bu çalışmalara ilişkin ödemeler, çalışılan ülke mevzuatına uygun olarak yapılır.
10- YILLIK ÜCRETLİ İZİN:
İşçi, çalışılan ülke mevzuatı esasları doğrultusunda yıllık ücretli izin hakkına sahiptir. Yıllık ücretli izinlerin başlangıç tarihi işçinin görüşü de alınarak işveren tarafından tespit edilir. İşçi, yıllık ücretli iznini Türkiye’de geçirirse gidiş-dönüş yol parası işverence karşılanır.
Yıllık ücretli izni hak etmeyen işçiye; Türkiye’de evlenmesi ve/veya ana baba eş çocuk ve kardeşlerinin ölümü durumunda altı güne kadar ücretli mazeret izni verilebilir. İşçinin bu izni hak edebilmesi için işyerine dönüşünde evlilik veya ölüm olayının resmi belge ile kanıtlanması zorunludur. Aksi halde kullandığı izin, yıllık ücretli izninden mahsup edilir.
11- SOSYAL GÜVENLİK:
Sosyal güvenlik anlaşması imzalanan ülkelerde istihdam edilecek işçiler hakkında, sosyal güvenlik anlaşması hükümleri uygulanır.
Sosyal güvenlik anlaşması imzalanmayan ülkelerde işveren, istihdam edeceği işçiler için bu ülkelere hareketlerinden önce, Türkiye’de yürürlükte bulunan sosyal güvenlik mevzuatı hükümleri gereğince işlem yapar. İstihdam edilen işçinin, hizmet akdinin devamı süresince her türlü sağlık hizmeti, çalışılan ülke mevzuatına göre işveren tarafından karşılanır. İşçinin ölümü halinde cenazenin Türkiye’de defnedileceği yere kadar ortaya çıkan tüm masrafları işverence karşılanır. Yabancı firmalar ile yabancı ülke kanunlarına göre kurulmuş bulunan Türk firmalar ve yabancı statüde kurulmuş adi ortaklıkların Türk ortaklarından bu madde hükümlerinin yerine getirilmesi istenilmez.
12-İŞ DÜZENİ VE DİSİPLİNİ:
İşçi; çalışacağı ülkenin saat ayarına göre işyeri/şantiye yetkililerince belirlenecek iş saatleri ve çalışma aralarına, işin vardiyalı yapılması halinde belirlenen usul ve esaslara, iş sağlığı ve iş güvenliği hükümlerine uymayı kabul eder. Ayrıca taraflar iş düzeni ve iş disiplini ile ilgili yerel mevzuat, gelenek ve göreneklere aykırı davranışta bulunmamayı taahhüt ederler.
13-PASAPORT, VİZE, YOL MASRAFLARI VE DİĞER MASRAFLAR:
İşçinin çalışacağı ülkeye kadar gidiş-dönüş yol parası, vize uygulanması halinde vize işlemleri, çalışma ve oturma izninin alınması için gerekli masraflar işverene aittir. Pasaport masrafları işçiye aittir. İşveren, işçi için yaptığı masraflara karşılık olarak işçinin ücretinden herhangi bir kesinti yapamaz. Ancak işçinin, 12’nci maddede belirtilen hallere aykırı davranışları ile işçinin, işverene kasten zarar vermesi nedeniyle işine son verilmesi veya işçinin sözleşme süresi dolmadan haklı nedeni olmaksızın sözleşmeyi feshetmesi halinde gidiş yol, vize ve oturma izni masrafları işçiden tahsil edilir. Ayrıca, işverence bu sözleşmenin üçüncü maddesinde belirtilen belge içeriğinde açıklanan koşullardan farklı uygulamalarda bulunulması nedeniyle işçinin sözleşmeyi feshetmesi halinde dönüş yol parası işverence karşılanır.
14- YATACAK YER, LOJMAN VE YEMEK:
İşçi için, sağlık şartlarına uygun lojman veya yatacak yer ücretsiz olarak işverence sağlanır. Lojman ve yatacak yerin şantiyeden uzakta olması halinde işçilerin toplu veya tek olarak işyerine ulaşımı ücretsiz olarak işverence sağlanır. Bu süre, iş süresinden sayılmaz. Yatacak yerin ısıtılması, aydınlatılması ve temizliğinin sağlanması işverene aittir. İşçiye ücretsiz olarak günlük üç öğün yemek verilmesi işveren tarafından sağlanır.
15- SÖZLEŞME EKİ:
Taraflar işin özelliğine göre ve işverenin bilgi verme yükümlülüğü çerçevesinde sözleşmenin 3’üncü maddesi kapsamında bu sözleşmedeki haklarını sınırlayıcı olmamakla birlikte sözleşmede yer almayan hükümleri düzenlemek ve bu sözleşmenin bir parçası olarak dikkate alınmak üzere sözleşme eki düzenleyebilirler.
16- ANLAŞMAZLIK HALİNDE UYGULANACAK MEVZUAT VE YETKİLİ MAKAMLAR:
İşçi ve işveren arasındaki sözleşmenin uygulanmasında doğacak anlaşmazlıklar ile diğer ihtilafların giderilmesinde işverenin Türkiye’deki ikametgâhının veya şirket merkezinin bulunduğu şehrin mahkemeleri ile icra daireleri yetkilidir. Sözleşme maddelerinde, çalışılan ülke mevzuatının geçerli olduğunun belirtildiği hususlardaki ihtilafların çözümünde öncelikle çalışılan ülke mevzuatı, çalışılan ülkede konuya ilişkin hukuki düzenleme bulunmaması halinde Türk mevzuatı uygulanacaktır.
17-İŞÇİ VE İŞVERENİN BEYAN ve KABULÜ:
Taraflar; çalışma ve çalıştırmaya ilişkin usul ve esasları düzenleyen, karşılıklı hak ve yükümlülüklerini belirleyen hükümlerin bu iş sözleşmesinde yer aldığını, sözleşmeyi okuyarak anladıklarını ve kabul ettiklerini beyan ve taahhüt ederler.
18-SÖZLEŞMENİN DÜZENLENMESİ ve SAKLANMASI:
18 maddeden ibaret bu iş sözleşmesi, işçi ile işveren veya vekili arasında; bir nüshası işçiye, bir nüshası işverene verilmek ve bir nüshası da Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğündeki/Hizmet Merkezindeki dosyasında saklanmak üzere 3 nüsha düzenlenerek, taraflarca hariçte imzalanmış ve Kurum yetkilisi tarafından onaylanmıştır.
- Published in TİCARET HUKUKU
İŞVERENIN İŞ SÖZLEŞMESINI HAKLI FESIH HAKKI
İşverenin İş Sözleşmesini Haklı Fesih Hakkı
Uygulamada iş sözleşmesinin feshi konusunda işçi kadar işveren de sıkıntılar yaşamaktadır. Her ne kadar işveren için haklı fesih sebepleri kanunda düzenlenmişse de bir nevi bu sebeplerin bir takım özel şartları da bulunmaktadır. İşverenin iş sözleşmesini haklı sebeple derhal fesih hakkı İş Kanununda[1]düzenlenmiştir. Süresi belirli olsun veya olmasın iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebileceği haller belirlenmiştir. Bunlar:
I- Sağlık sebepleri:
a)İşçinin kendi kastından veya derli toplu olmayan yaşayışından yahut içkiye düşkünlüğünden doğacak bir hastalığa “yakalanması veya engelli hâle gelmesi durumu sebebi ile doğacak devamsızlığın ardı ardına üç iş günü veya bir ayda beş iş gününden fazla sürmesi,
b) İşçinin tutulduğu hastalığın tedavi edilemeyecek nitelikte olduğu ve işyerinde çalışmasında sakınca bulunduğunun Sağlık Kurulunca saptanması durumunda. (a) bendinde sayılan sebepler dışında işçinin hastalık, kaza, doğum ve gebelik gibi hallerde işveren için iş sözleşmesini bildirimsiz fesih hakkı; belirtilen hallerin işçinin işyerindeki çalışma süresine göre kanunda düzenlenen ihbar sürelerini altı hafta aşmasından sonra doğar. Doğum ve gebelik hallerinde ise bu süre yine kanunda düzenlenen doğum ve süt izni sürelerinin bitiminde başlar. Ancak işçinin iş sözleşmesinin askıda kalması nedeniyle işine gidemediği süreler için ücret işlemez.
II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:
a) İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni yanıltması.
b) İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarf etmesi veya davranışlarda bulunması yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması.
c) İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması.
d) İşçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması, işyerine sarhoş yahut uyuşturucu madde almış olarak gelmesi ya da işyerinde bu maddeleri kullanması,
e) İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması.
f) İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi.
g) İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi.
h) İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi.
ı) İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması.
III- Zorlayıcı sebepler: İşçiyi işyerinde bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı bir sebebin ortaya çıkması.
IV- İşçinin gözaltına alınması veya tutuklanması halinde devamsızlığın kanunda öngörülen ihbar sürelerini aşmasıdır.
Haklı fesih sebeplerinde iki çeşit hak düşürücü süre öngörülmüştür. Bunlardan ilki olayın öğrenilmesinden itibaren 6 iş günü ve ikincisi ise herhalde olayın gerçekleşme tarihinden itibaren 1 yıldır. Örneğin işçinin işin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek işvereni kandırmış olması halinde, işveren bu durumu öğrendiği tarihten itibaren 6 iş günü içerisinde iş akdini haklı olarak feshedebilir. Ancak 6 iş günü içerisinde iş akdini feshetmemesi halinde bu hakkından vazgeçmiş sayılır.
Burada önemli olan bir diğer husus ise işveren tarafından yapılan haklı feshin nedeni ile işçinin SGK çıkış kodunun uyumlu olmasıdır. Uygulamada genellikle akdin feshi nedeni ile SGK çıkış kodu birbirine uymamakta olup, herhangi bir işçilik davası açılması halinde işveren aleyhine sonuçlar çıkabilmektedir.
İşverenin iş akdini yukarıda saymış olduğumuz haklı fesih nedenleri ile derhal feshetmesi halinde işçiye kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi gerekmemektedir. Ancak işçinin yıllık ücretli izin alacağı, fazla mesai alacağı, hafta tatili alacağı, ubgt alacağı, agi alacağı ve ücret alacağı hakları akdin haklı olarak feshedilip feshedilmediğine bakılmaksızın ödenmesi gereken kalemlerdir.
İşçinin iş akdini haklı bir neden olmaksızın ve bildirim sürelerini beklemeksizin feshetmesi halinde de işverenin işçiden çalışma süresine göre ihbar tazminatı talep etme hakkı mevcuttur.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in İŞ HUKUKU
GELECEK YILIN ÜCRETLİ İZNİ KULLANDIRILAN İŞÇİNİN DURUMU
GELECEK YILIN ÜCRETLİ İZNİ KULLANDIRILAN İŞÇİNİN DURUMU
Ülkemizde ve tüm dünyada etkisini gösteren koronavirüs (COVID-19) salgın hastalığı sebebiyle birçok iş yeri geçici olarak kapanmış veya çalışanların bir bölümü yıllık izine çıkarılmıştır. Pandemi süresinin uzamasıyla birlikte yıllık ücretli izin süreleri biten çalışanların bir kısmı işverenlerince ücretsiz izne çıkarılırken; çalışanların diğer bir kısmı gelecek yılın ücretli izni kullandırıldığı söylenerek ücretli izinlerine devam etmişlerdir. Bu yazımızda gelecek yılın ücretli iznini kullandığı söylenen işçilerin durumları incelenecektir.
1)Yıllık Ücretli İzne Ne Zaman Hak Kazanılır?
Deneme süresi de dahil olmak üzere işe başladığı tarihten itibaren en az bir yıl çalışan işçi ücretli izne hak kazanır. Bu sürenin hesaplanmasında aynı işverene ait çalıştığı iş yerlerinde geçen süreler birleştirilerek göz önüne alınır.
İşçi eğer çalıştığı yerde ücretli iznini kullanmış ise gelecek izin hakkı bir önceki izin hakkının doğduğu günden başlayarak hesaplanır.
2)İşçinin Ne Zaman Yıllık İznini Kullanacağına İşveren Karar Verebilir Mi?
İşçi hak etmiş olduğu yıllık ücretli iznini, kullanmak istediği zamandan en az bir ay önce işverene yazılı olarak bildirmesi gerekmektedir. Fakat işveren işçinin bu isteğine bağlı kalmak zorunda değildir. Yani işveren işçinin izne çıkmak istediği bir tarih yerine başka bir tarihte izne çıkmasına karar verebilir. Bu sebeple pandemi dönemi içerisinde işverenlerin çalışanları kendileri istememesine rağmen ücretli izine çıkarmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
3)Gelecek YılınHak Kazanmadığı Yıllık İzni İşverence Kullandırılabilir Mi?
Özellikle pandemi sürecinde yıllık ücretli izin hakkı biten işçilerin gelecek yıllık izin haklarının kullanıldığı görülmektedir. Söz konusu bu durum Anayasanın 50. Maddesinde düzenlenen dinleme hakkının işçinin elinden alınmasına neden olduğu görüşündeyiz. Gelecek dönem yıllık ücretli izni kullanamaması işçinin Anayasal hakkına açıkça müdahaleye sebep olmaktadır. Bu sebeple işveren tarafından kullandırılan ücretli izin henüz hak kazanılmamış gelecek yılın izninden mahsup edilemez. Kanunda öngörülen yıllık izin süreleri alt sınır olarak belirtilmiş olup işverenin kanunda belirtilen süreden daha uzun bir süre yıllık ücretli izin kullandırması hukuka aykırı bir durum teşkil etmeyecektir.
İşveren tarafından işçinin yıllık ücretli izin hakkı kanunda öngörülen alt sürede kullandırılmış olsa bile işçinin ücretli olarak kullandığı izin gelecek yılın izni olarak değil İş Kanunu madde 55’de düzenlenen “İşveren tarafından verilen diğer izinler” olarak kabul etmek gerekir. Bu kabulün işçi lehine yorum ilkesinin hakim olduğu İş Kanununun ruhuna uygun olduğu görüşündeyiz. Çünkü bu yorumun kabulüyle izin süresi yıllık ücretli izin hakkının hesabında çalışılmış gibi sayılacağındanişçinin dinlenme hakkı korunduğu gibi işçi ücret almaya devam edecektir.
4)Hak Kazanmadığı Yıllık Ücretli İznini Kullanan İşçi İşyerinden Ayrılırsa İşveren İşçiden İzin Ücreti Talep Edilebilir Mi?
Uygulamada işverenlerce işçiye hak kazanmadığı yıllık izni kullandırılırken işçiden hak kazanmadan kullandırılan izin için ödenen ücretin, izne hak kazanma tarihinden önce işyerinden ayrılması halinde ödeneceği taahhüdü alındığı görülmektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere işçinin kullanmış olduğu bu izin yıllık izin olarak nitelendirilemeyeceği gibi işverenlerce alınan bu taahhüdün bir geçerliliği bulunmamaktadır. Söz konusu bu taahhüt genel işlem şartı niteliğinde olup sözleşmenin zayıf konumunda olan işverence tek başına hazırlanmaktadır. Anayasaya, kanuna aykırı bir genel işlem şartı yazılmamış sayılacağı TBK’nın 21. Maddesinde açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle geçerliliği bulunmayan taahhüde belirtildiği gibi işverence işçiden izin ücreti talep edilemez.
5)İşten Ayrılan İşçi İşverenden Gelecek Yılın Ücretli İzin Alacağını İsteyebilir Mi?
Yıllık ücretli iznini kullanmayan işçinin bu hakkı ücret olarak talep etme hakkı mevcuttur. Fakat bu ücret, iş akdinin feshedilmesinden sonra talep edilebilir. Örneğin 2012 yılında iş yerinde çalışmaya başlayan işçi, 2018 yılında en az 20 günlük yıllık izin hakkına sahip olacaktır. İşçi 2018 yılında 20 günlük yıllık izin hakkını kullanmıştır. İşveren, işçiye 2018 yılında kullanmak için 2019 yılına ait yıllık izin hakkından 10 gün verdiğini söyleyerek tekrar yıllık izne çıkartmıştır. İşverenin uygulaması sonucunda işçinin 2019 yılı için 20 değil, 10 günlük yıllık izni kalmıştır. İşçinin 2020 yılında işten ayrıldığını farz edilmiştir.
Söz konusu örneği değerlendirelim. İşverenin 2018 yılında, 2019 yılına ait olduğunu belirterek verdiği 10 günlük izin, İş Kanunu Madde 55’de düzenlenen “İşveren tarafından verilen diğer izinler” olarak kabul etmek gerekir. Bu sebeple 2018 yılında kullandırılan 20+10 toplam 30 günlük yıllık izin sayısı, 2018 yılı için sayılacak ve 2019 yılı için 20 günlük yıllık izin kalmaya devam edecektir. 2020 yılında iş akdi feshedilen işçi, bu sebeple yıllık ücretli izin alacağı olarak 2019 yılında kullandırılmayan 10 günlük yıllık iznin tamamının ücretini talep edebilecektir. İş sözleşmesi feshedilen işçi, bu alacağını işverene karşı açacağı işçi alacağı davasıyla isteyebilir.
6)Görevli Ve Yetkili Mahkeme Neresidir?
Söz konusu davada görevli mahkemeler İş Mahkemeleridir. Kişiler yerleşim yerlerindeki veya iş yerinin bulunduğu yerdeki İş Mahkemelerinde bu davayı açabilirler.
7)Dava Zamanaşımı Süresi Nedir?
İşçi söz konusu bu davayı işten çıktığı tarihten itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde açmalıdır.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in İŞ HUKUKU, İşçi Açısından, İşveren Açısından
GEÇİCİ İŞ İLİŞKİSİ
GEÇİCİ İŞ İLİŞKİSİ
Geçici İş İlişkisi Nedir?
Geçici (ödünç) iş ilişkisi bir üst kavram olarak hem mesleki amaçlı iş ilişkisini hem de holding bünyesi içinde veya aynı şirketler topluluğuna bağlı başka bir iş yerinde görevlendirmeyi (mesleki amaçlı olmayan) kapsar. [1]
1-Mesleki Amaçlı Geçici İş İlişkisi Nedir?
Mesleki amaçlı geçici iş ilişkisi Türkiye İş Kurumunca izin verilen özel istihdam bürosunun, bir işverenle geçici işçi sağlama sözleşmesi yaparak bir işçinin geçici olarak bu işverene bir ücret karşılığı devridir.
- Hangi Hallerde Mesleki Amaçlı Geçici İş İlişkisi Kurulabilir?
- Hamilelik, ebeveynlerin kısmi çalışması, askerlik görevinin yerine getirilmesinde ve iş ilişkisinin askıda kaldığı diğer hallerde bu haller bitene kadar kurulabilir.
- Mevsimlik tarım işlerinde ve ev hizmetlerinde kurulabilir ve bunlar için süre sınırı yoktur.
- İşletmenin günlük işlerinden sayılmayan ve aralıklı olarak gördürülen işlerde sözleşme en fazla 4 ay süreyle ve toplamda 8 ayı geçmemek üzere en fazla iki kez yenilenebilir.
- İş güvenliği bakımından acil işler ve zorlayıcı nedenlerde de en fazla 4 ay süreyle ve toplamda 8 ayı geçmemek üzere en fazla iki kez yenilenebilir.
- İşletmenin iş hacminin öngörülemeyen ölçüde artması halinde de en fazla 4 ay süreyle (8 ayı geçmemek üzere iki kez yenilenebilmek üzere) kurulabilir. Belirtmek gerekir ki geçici iş ilişkisi ile çalıştırılan işçi sayısı işyerinde çalıştırılan işçi sayısının dörtte birini geçemez fakat on ve daha az işçi çalıştıran işyerlerinde beş işçiye kadar geçici iş ilişkisi kurulabilir.
- Mevsimlik işler dışında dönemsellik arz eden iş artışlarında en fazla 4 ay süreyle yenilenmemek üzere geçici iş ilişkisi kurulabilir.
- Mesleki Amaçlı Geçici İş İlişkisinin Kurulamayacağı Haller
- Yukarıda belirtilen sürelerin sonunda 6 ay geçmedikçe yeniden işçi çalıştırılamaz. Bu yasak ile işçinin işten çıkartılıp tekrardan geçici işçi olarak çalıştırılarak uygulamanın kötüye kullanılmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır.
- Kamu kurum ve kuruluşlarında ve yer altında maden çıkarılan iş yerlerinde yukarıda belirtilen hallerde de geçici iş ilişkisi kurulamaz.
- Toplu işçi çıkarılan iş yerlerinde 8 ay süresince geçici iş ilişkisi kurulamayacağı belirtilmiştir.
- 6536 sayılı kanunun 65. maddesinde bahsedilen “hiçbir surette üretim veya satışa yönelik olmamak kaydıyla niteliği bakımından sürekli olmasında teknik zorunluluk bulunan işlerde faaliyetin devamlılığını veya işyeri güvenliğini, makine ve demirbaş eşyalarının, gereçlerinin, hammadde, yarı mamul ve mamul maddelerin bozulmamasını ya da hayvan ve bitkilerin korunması” dışındaki hallerde grev ve lokavtın uygulanmasında geçici iş ilişkisi ile işçi çalıştıramaz.
- İşveren Kimdir?
Geçici iş ilişkilerinde işçi özel istihdam bürosunca işe alınır ve işvereni her zaman özel istihdam bürosu olur. Özel istihdam bürosu işçiyi geçici süre ile çalıştırmak için geçici işverene devrettiğinde işçiyle aralarındaki iş ilişkisi son bulmaz. Bu nedenle geçici iş ilişkisi kapsamında çalışılan süreler de asıl işverenin işyerinde çalışmış gibi hesaba katılır. Bu yöndeki Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2012/22991 E. 2012/23479 K. sayılı kararına göre, “Geçici iş ilişkisiyle (ödünç iş ilişkisiyle) çalışan işçinin altı aylık kıdemi, 4857 sayılı Kanun’un 7. maddesinden hareketle, işçinin başka işverende (ödünç alan) geçen süresi, işverende (ödünç veren) geçirilmiş gibi sayılır. Söz konusu işçinin daha sonra ödünç alan işverenin işyerinde yeni bir iş ilişkisi kapsamında istihdam edilmesi hâlinde, onun nezdinde ödünç iç ilişkisi kapsamında geçirilmiş süreler, yeni iş ilişkisindeki altı aylık kıdem süresinin hesabında dikkate alınmaz”.
- Geçici İşçinin Kendisi İş Arayabilir Mi?
İşçinin özel istihdam bürosu ile yapacağı iş sözleşmesi yazılı olarak kurulmak zorundadır. Bu sözleşmeye geçici işçinin, Türkiye İş Kurumundan veya bir başka özel istihdam bürosundan hizmet almasını ya da iş görme edimini yerine getirdikten sonra geçici işçi olarak çalıştığı işveren veya farklı bir işverenin işyerinde çalışmasını engelleyen hükümler konulamaz. Dolayısıyla işçi iş bulma konusunda özel istihdam bürosuyla sürekli olarak bağlı değildir.
- İşçi Uzun Süre İşe Çağrılmadığı Durumda Hangi Haklara Sahiptir? Sözleşmede belirtilen süreden (Bu süre 3 aydan fazla olamaz) fazla işe çağırılmazsa haklı nedenle sözleşmeyi feshedebileceği belir. Bununla birlikte işçiler çalışmadıkları dönemlerde özel istihdam bürosundaki eğitim ve çocuk bakım hizmetlerinden yararlanmaya devam edebilir. Böylece büro, geçici işçilerin mesleki gelişimi ve istihdam edilebilirliğinin arttırılabilmesi için mesleki eğitim faaliyetlerine katılabilmelerini sağlamış olur.
- İşçilerin Ücretlerini, SGK Primlerini Kim Öder? İşçi Geçici İşverenden Avans Alabilir mi?
İşçinin ücretini asıl işveren konumundaki özel istihdam bürosu öder. Geçici işveren işçinin kendisinde çalıştığı süre boyunca ödenmeyen ücretlerden ve SGK primlerinden özel istihdam bürosuyla birlikte (müteselsil olarak) sorumlu değildir. Fakat işletmenin ortalama mal ve hizmet üretme kapasitesinin geçici iş ilişkisi kurulmasını gerektirecek ölçüde ve öngörülemeyecek şekilde artması halinde kurulan geçici iş ilişkisinde geçici işveren işyerinde bir ayın üzerinde çalışan işçinin ücretlerinin ödenip ödenmediğini çalıştığı süre boyunca her ay kontrol etmekle yükümlüdür. Özel istihdam bürosu ise ücretin ödendiğini gösteren belgeleri aylık olarak geçici işverene bildirmekle yükümlüdür. Eğer ödenmeyen ücretler mevcut ise bu ücretler ödenene kadar geçici işveren özel istihdam bürosunun alacağından mahsup etmek kaydıyla geçici işçilerin en çok üç aya kadar olan ücretlerini doğrudan işçilerin banka hesabına yatırır. Geçici işçinin geçici işverenden bu istisna dışında ücret alamayacağı gibi geçici işverenden özel istihdam bürosunun alacağından mahsup edilmek üzere avans ve borç da alamaz.
- Geçici işçi işyerindeki diğer işçilerden sosyal hizmetler yönünden farklı mıdır?
Geçici işveren iş sağlığı ve güvenliği açısından gerekli önlemleri almak ve bu konudaki eğitimleri vermekle yükümlüdür. Geçici işçiler çalıştıkları dönem boyunca işyerinde çalışan diğer işçilerle sosyal hizmetler açısından eşit muamele görür.
2-MESLEKİ AMAÇLI OLMAYAN İŞ İLİŞKİSİ NEDİR?
Bir işçinin holding bünyesi içinde ya da aynı şirketler topluluğuna bağlı işyerlerinde geçici olarak çalışmasıdır.
- İşçinin rızası olmadan başka yerde çalıştırılmak için gönderilebilir mi?
İş Kanununun 7 maddesinin son fıkrasında mesleki amaçlı olmayan geçici iş ilişkisi tanımlanmıştır. Buna göre bir işverenin çalıştırdığı işçisini bir başka işverene devredilebilmesi için her iki işverenin holding veya aynı şirketler topluluğu bünyesinde olması gerekmektedir.
Mesleki amaçlı olmayan geçici iş ilişkisinde devir sırasında işçinin yazılı rızasının alınması gerekmektedir Rızanın devir esnasında alınması gerekmekle birlikte devirden önce alınan rızalar geçersiz sayılmaktadır. Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 2012/15754 E. 2012/26892 K. sayılı kararına göre “İşçinin rızası hilafına geçici iş ilişkisi kurularak bir başka işyerine gönderilmek istenmesi halinde, somut olayın özelliklerine göre durum ya 4857 sayılı Kanununun 22. maddesi uyarınca çalışma koşullarında esaslı değişiklik kabul edilmeli ya da işverenin feshi olarak nitelendirilmelidir.”
- İşçilerin Ücretlerini, SGK Primlerini Kim Öder? İşçi Geçici İşverenden Avans Alabilir mi?
Mesleki amaç taşımayan geçici iş ilişkisinde holding veya şirketler topluluğu bünyesindeki diğer işverene geçici işçi devreden işverenin işçi ile arasındaki iş akdi ve işveren niteliği devam etmektedir. Bu yüzden geçici işçinin ücreti devreden işveren tarafından ödenir. Fakat mesleki amaçlı geçici iş ilişkisinden farklı olarak geçici işveren de işçinin ücretleri ve SGK primleri konusunda asıl işverenle müteselsil sorumludur.
- İşçi Belirtilen Sürelerin Bitiminde de Aynı İşyerinde Çalışmaya Devam Edebilir Mi?
Kanunda yenilemeler için aranan rızanın da yazılı alınmasına ilişkin bir düzenleme olmadığından, geçici işveren ve işçinin durumlarında bir değişiklik yapmamaları ve asıl işverenin de buna müdahale etmemesi halinde yenilemenin zımnen uzatıldığı kabul edilebilir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2009/28350 E. 2011/ 48342 K. sayılı kararında “Yasada öngörülen sürenin bitiminde işçinin ödünç veren işverene ait işyerinde iş görmeye devam etmesi gerekir. Sürenin sonunda da işçinin ödünç alan işveren yanında çalışmaya devam etmesi halinde, bu defa taraflar arasında hizmet sözleşmesi devrinin gerçekleştiği kabul edilmelidir” denilerek bu görüşü savunmaktadır.
3-Geçici İş İlişkisinin İş Aracılığından Farkı:
Geçici iş ilişkisiyle çok karıştırılan, Türkiye İş Kurumu veya özel istihdam büroları tarafından gerçekleştirilen iş aracılığında aracı iş ilişkisi kurulduktan sonra aradan çekilir. Aracının hiçbir sorumluluğu olmadığı gibi işveren sıfatı da almaz. Fakat yukarıda ayrıntısıyla işlendiği gibi geçici iş ilişkisinde ödünç verenle işçi arasında iş akdi kurulmuştur ve ödünç veren iş veren sıfatı taşır.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
[1] Süzek, İş Hukuku,2018,288.
- Published in İŞ HUKUKU, İşçi Açısından, İşveren Açısından
Ticaret Şirketlerinde Genel ve Yönetim Kurul Kararları İptalinde Ortaya Çıkan Sorunlar
Ticaret Şirketlerinde Genel ve Yönetim Kurul Kararları İptalinde Ortaya Çıkan Sorunlar
Anonim şirketlerin bütün pay sahiplerinin temsil edildiği karar organı genel kurullarıdır. Hukukî sonuç doğuran bir irade beyanı olması nedeniyle genel kurul kararı, bir hukukî işlem niteliğindedir. Hukuki işlemlerde iptal kararları, hukuken geçerli, fakat kararın bünyesinde sakatlık bulunan hallerde söz konusu olur. İlgili kişiler sakatlığı iptalini istemezlerse sakatlığa rağmen hukuki işlem geçerliliğini korumaya devam eder. İptal kararı bozucu yenilik doğurucu bir haktır. Kanunda belirlenen süre içinde açılmış olan dava kesin olarak reddedilirse bir daha kararın iptali istenemez. İptal edilen genel kurul kararları hüküm ifade etmeye başladığı ilk andan itibaren geçersiz olur. Fakat iptal hükmünün geçmişe etkisi esasen dış ilişkide geçerli değildir. Genel kurul kararları esas sözleşmeye veya dürüstlük kurallarına aykırı ise iptal edilir. Mahkeme re’sen dikkate almaz. İptal davası yenilik doğurucu bir davadır.
TTK m.446’da genel kurul kararlarına kimlerin iptal davası açabileceği belirtilmiştir.
- Pay Sahipleri
Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın;
- çağrının usulüne göre yapılmadığını,
- gündemin gereği gibi ilan edilmediğini,
- genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını,
- genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri iptal davası açabilirler.
- Yönetim Kurulu
- Yönetim Kurulu Üyelerinin Her Biri
- Sermaye Piyasası Kurulu Tarafından Dava Açılması
Kararın iptal edilebilir olduğu sonucuna varan mahkemenin, iptal kararı ile birlikte doğru olan karara hükmedip hükmedemeyeceği tartışmalıdır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin uygulaması mahkemenin iptal kararı ile birlikte doğru olan karara hükmedemeyeceği şeklindedir. Mahkeme iptali istenen genel kurul kararını düzeltme veya onun yerine başka bir karar verme yetkisine sahip olmamalıdır.
Genel kurul kararlarında dava açma süresi, kararın alındığı günden itibaren 3 aydır. Bu 3 aylık süre zamanaşımı süresi olmayıp, hak düşürücü süredir. İptal davası, bu süre içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde açılır.
Şirketin karar alma organı genel kurulken, yönetim ve temsili ise yönetim kuruluna aittir.
Fakat yönetim kurulu kararlarının iptal edilebilirliği genel kurulunkine göre tartışmalıdır. Yargıtay; yönetim kurulu kararlarının iptal edilemeyeceği görüşünü savunmaktadır. Fakat yeni TTK bu duruma iki istisna getirmiştir(192/2, 460/5).
- Yönetim kurulunun birleşme, bölünme ve tür değiştirmeye ilişkin kararları aleyhine iptal davası açılabileceği öngörülmüştür.
- Sermaye sistemini kabul eden anonim şirketlerde, sermaye taahhüdü yoluyla sermaye artırımına gidilmesi durumunda yönetim kurulu kararları iptal edilebilir.
Yönetim kurulu kararları aleyhine, pay sahipleri ve yönetim kurulu üyeleri kanuna veya esas sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kurallarına aykırılık halinde kararın ilanı tarihinden itibaren 1 ay içinde iptal davası açabilirler.
TTK m. 192’de de yönetim kurulunun birleşme, bölünme, tür değiştirmeye olumlu oy vermemesi durumunda, bu kararın Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilanından itibaren 2 ay içinde iptal davası açabileceği belirtilmiştir.
Başka bir tartışma da organ olarak yönetim kurulu ile yönetim kurulu üyelerinin ve denetçilerin iptal davası açmaları durumunda teminat gösterip göstermeyecekleri konusudur. Doktrindeki baskın görüşe göre, iptal davası açma yetkisini şirketin yararına kullanan yönetim kurulunu, teminatla yükümlü tutmak teminat kurumunun amacına aykırıdır.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in TİCARET HUKUKU
İŞÇİNİN DEVAMSIZLIĞI NEDENİ İLE İŞ AKDİNİN FESHİ
İŞÇİNİN DEVAMSIZLIĞI NEDENİ İLE İŞ AKDİNİN FESHİ
İşverenin iş akdini haklı nedenle ve derhal fesih hakkı 4857 sayılı İş Kanununun 25. Maddesinde düzenlenmiştir. İşbu maddenin “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” bendinde, “…İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki iş günü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü yahut bir ayda üç iş günü işine devam etmemesi…” işveren için taraflar arasındaki iş akdini haklı ve derhal fesih hakkı olarak sayılmıştır.
İŞE GELMEYEN İŞÇİ İÇİN NE YAPILMALIDIR?
Uygulamada işverenler tarafından bu bendin sıklıkla hatalı olarak uygulandığı görülmektedir. Şöyle ki, Yargıtay kararları ve uygulama gereği izin almaksızın ve bilgi vermeksizin ve haklı sebep olmaksızın üs tüste iki iş günü işe devam etmeyen veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü ya da bir ayda toplam üç işgünü işe gelmeyen işçi hakkında öncelikle tutanak tutulması gerekmekte olup, işbu tutanakta işçinin hangi günler işe devam etmediğinin açıkça belirtilmesi ve en az 2 şahit tarafından açık bir şekilde isim soy isim yazılarak imzalanması gerekmektedir. Zira taraflar arasında işçilik alacaklarına ilişkin dava açılması halinde Yasa ve Yargıtay kararları gereği iş akdinin haklı nedenle feshedildiği iddiasının ispat külfeti işverende olduğu için işverenin, işçinin izin almaksızın ve bilgi vermeksizin devamsızlık yaptığını ispat edebilmesi gerekmektedir. Bunun için de öncelikle yukarıda belirtilen tutanakları mahkeme dosyasına ibraz etmesi, tutanaklarda şahit olarak kimliği belirtilen çalışanları tanık olarak mahkeme nezdinde dinletmesi ve imzaların kendilerine ait olduğunu beyan ettirmesi gerekmektedir.
İHTARNAME SÜRESİNE UYULMAMASININ SONUÇLARI
Ayrıca her ne kadar Yasada olmazsa olmaz olarak belirtilmemişse de uygulamada genellikle işverenler bahsi geçen tutanakları en az iki iş günü düzenledikten sonra işçiye mazeretini bildirmesi için süre içeren bir ihtarname göndermektedir. Burada da sıklıkla hata yapılmakta ve ihtarnamede belirtilen süre geçmeden işçinin iş akdi feshedilmektedir. Önemli olan ihtarnamenin işçiye tebliği tarihinden itibaren sürenin başlatılmasıdır. Ancak genellikle işverenler ihtarnamenin tebliği tarihini değil düzenlendiği tarihi esas alarak süreyi başlatmakta ve böylece ihtarnamede belirtilen süre dolmadan işçinin iş akdini feshetmektedir. Bu durumda işveren, her ne kadar haklı olarak işçinin iş akdini feshettiğini düşünse de yapılması gerekenler hatalı olduğu için haksız fesih yapmış konumuna düşmektedir.
SGK ÇIKIŞ KODU
Son olarak yukarıda belirtilen hususlar usulüne uygun olarak yapıldıktan sonra işçinin SGK çıkışının “29” “İşveren tarafından işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışı nedeni ile fesih” kodu ile yapılması gerekmektedir.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
Örnek Yargıtay kararı aşağıdadır.
T.C.
YARGITAY
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2017/29771
KARAR NO: 2017/7223
KARAR TARİHİ: 30.03.2017
KONU: İşçi Alacağı
KARAR: Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, iş sözleşmesinin işverence haklı nedenle feshedildiğinin ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine Dairemizce yapılan temyiz incelemesinde karar, iş sözleşmesinin işverence haklı nedenle feshedildiği gerekçesi ile bozulmuş, anılan bozma ilamına direnilmesi sonrasında Hukuk Genel Kurulunca yapılan incelemede mahkemece verilen direnme kararının usul hukuku anlamında gerçek bir direnme olmadığı, mahkemece yeni hüküm niteliğinde bir karar verildiği gerekçesi ile temyizen incelenmek üzere Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
Taraflar arasında iş sözleşmesinin, işçinin devamsızlıkta bulunması nedeniyle işverence haklı olarak feshedilip feshedilmediği konusunda uyuşmazlık söz konusudur.4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin (II) numaralı bendinin (g) alt bendinde, “işçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi” halinde, işverenin haklı fesih imkânının bulunduğu kurala bağlanmıştır.
İşverenin ücretli ya da ücretsiz olarak izin verdiği bir işçinin, izin süresince işyerine gitmesi beklenemeyeceğinden, bu durumda bir devamsızlıktan söz edilemez. Ancak yıllık izin zamanını belirlemek işverenin yönetim hakkı kapsamında olduğundan, işçinin kendiliğinden ayrılması söz konusu olamaz. İşçinin yıllık iznini kullandığını belirterek işyerine gelmemesi, işverence izinli sayılmadığı sürece devamsızlık halini oluşturur İşçinin işe devamsızlığı, her durumda işverene haklı fesih imkânı vermez. Devamsızlığın haklı bir nedene dayanması halinde, işverenin derhal ve haklı nedenle fesih imkânı bulunmamaktadır. İşçinin hastalığı, aile fertlerinden birinin ya da yakınlarının ölümü veya hastalığı, işçinin tanıklık ve bilirkişilik yapması gibi haller, işe devamsızlığı haklı kılan nedenlerdir. Mazeretin ispatı noktasında, sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece özel kuruluşlarından alınan raporlara da değer verilmelidir.
Devamsızlık süresi, ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü ya da bir ayda üç işgünü olmadıkça, işverenin haklı fesih imkânı yoktur. Belirtilen işgünlerinde hiç çalışmamış olunması gerekir. Devamsızlık saatlerinin toplanması suretiyle belli bir gün sayısına ulaşılmasıyla işverenin haklı fesih imkânı doğmaz.
Somut olayda, taraflar arasında feshin işverence yapıldığı hususu tartışmasızdır. İşçi iş sözleşmesinin davalı işverence haklı neden olmaksızın feshedildiğini iddia etmiş, işveren haklı nedenle feshettiğini savunmuştur. Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davalı işyerinde anılan tarihler arasında çalışan davacının, izinsiz ve mazeretsiz olarak 28.04.2009, 29.04.2009 ve 30.04.2009 tarihlerinde işe gelmediği, bu hususun davalı işveren tarafından usulüne uygun şekilde tutanaklarla tespit edildiği anlaşılmıştır. Davacı dosya kapsamıyla sabit bulunan devamsızlığının geçerli bir nedene dayandığını kanıtlayamadığına göre iş sözleşmesinin işverence haklı sebebe dayalı olarak feshedildiğinin kabulü gerekir.
İş sözleşmesinin işverence feshi haklı sebebe dayandığından davacının ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 30.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir.
- Published in İŞ HUKUKU, İşveren Açısından
İBRANAMENİN HUKUKİ GEÇERLİLİĞİ
İBRANAMENİN HUKUKİ GEÇERLİLİĞİ
İbra, alacak ve borcu doğrudan doğruya kesin olarak ortadan kaldıran ve böylece borcu sona erdiren bir sebeptir. İşçi ile işveren arasındaki iş ilişkisinin sona ermesi hallerinde genellikle işçiye “ibraname” başlıklı bir belge imzalatılmaktadır. İşbu belge usulüne uygun olarak düzenlendiğinde işçinin işvereninden ibranamede belirtilen miktarlar haricinde veya ibranamede bir miktar belirtilmemişse herhangi bir alacak talebinde bulunmasını engellemektedir.
Usulüne uygun bir ibranamenin varlığını kabul edebilmek için bir takım şartlar aranmaktadır. Şöyle ki;
1-İşçinin alacağına ilişkin ibranamenin yazılı olması gerekmektedir. İbranamenin genel ve soyut ibareler içermemesine dikkat edilmesi gerekmektedir. Ayrıca matbu olarak hazırlanan ve boşlukların işçi tarafından doldurulduğu ibranameler yerine tümüyle işçi tarafından yazılıp imzalanacak bir ibraname tercih edilmelidir.
2-İbra tarihi ile iş sözleşmesinin sona erme tarihi arasında en az 1 aylık sürenin geçmiş olması gerekmektedir.
Uygulamada çoğunlukla bu maddeye uyulmamakta, ibraname fesih bildirimi ile birlikte işçiye imzalatılmaktadır. Bu durum ise ibranamenin hukuki olarak geçersiz sayılmasına neden olmaktadır.
3-İbra konusu alacağın türü ve miktarının açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
4-Ödemenin banka aracılığıyla yapılması gerekmektedir.
Ödemelerin banka aracılığıyla yapılması ispat açısından doğabilecek sorunların ortadan kaldırılmasını sağlamaktadır.
5-İş ilişkisi devam ederken imzalanan ibranameler geçersiz sayılmaktadır.
6-İbranamenin tarih içermemesi ibranameyi geçersiz kılmaktadır.
Bu nedenle ibranamenin düzenlendiği ve işçi tarafından imzalandığı tarihin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
7-İrade fesadı hallerinden birinin bulunması halinde de ibraname geçersiz sayılmaktadır.
8-İşçinin yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayıt öne sürmesi halinde ise işçinin ibra iradesinin bulunmadığı kabul edilmektedir.
Ayrıca ibranameye ilişkin bir diğer husus ise işçinin gerçek alacak tutarını içermeyen ibranamelerin işçi tarafından imzalanması ve ödemenin banka aracılığıyla yapılması halinde içerdiği miktar tutarında makbuz hükmünde olduğu hususudur. Bu durumda işçinin tüm alacakları açısından işvereni ibra etmediği, sadece ibranamede belirtilen miktarı aldığının kabulü gerekmektedir.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
- Published in İŞ HUKUKU
PİYASA DOLANDIRICILIĞI – MANİPÜLASYON SUÇUNA UYGULANACAK İDARİ TEDBİRLER
PİYASA DOLANDIRICILIĞI (MANİPÜLASYON) SUÇUNA UYGULANACAK İDARİ TEDBİRLER
Etkin bir sermaye piyasasının oluşumunun temelinde güven ve fırsat eşitliği ilkeleri yer almaktadır. Ancak zaman zaman piyasalarda bu ilkelere ters düşen Piyasa Dolandırıcılığı (Manipülasyon) gibi işlem ve davranışlar gözlemlenmektedir. Bu yazımızdan Piyasa Dolandırıcılığı (Manipülasyon) suçuna şirketler ve gerçek kişilere uygulanacak idari tedbirler incelenecektir.
Piyasa Dolandırıcılığı (Manipülasyon) Nedir?
Manipülasyon yapay olarak, sermaye piyasası araçlarının, arz ve talebini etkilemek, aktif bir piyasanın varlığı izlenimini uyandırmak, fiyatlarını aynı seviyede tutmak, arttırmak veya azaltmak amacıyla alım ve satımını yapmak ve sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyebilecek, yalan, yanlış, yanıltıcı, mesnetsiz bilgi vermek, haber yaymak, yorum yapmak ya da açıklamakla yükümlü olunan bilgileri açıklamamak olarak tanımlanmaktadır. Sermaye Piyasası Kanununda hangi eylemlerin manipülasyon olarak nitelendirildiğini belirlemez. Manipülasyon değerlendirmesi somut olay bazında yapılmaktadır.
Sermaye Piyasası Kanununda Piyasa Dolandırıcılığı (Manipülasyon) İki Farklı Şekilde Düzenlenmiştir:
- İşlem Bazlı Piyasa Dolandırıcılığı (6362 sayılı SPKn md. 107/1) İşleme dayalı manipülasyon piyasanın doğal işleyiş görüntüsü içinde, ekonomik temeli olmayan, salt başkalarını yanıltma amacı taşıyan işlemler yapılarak fiyat oluşturulması ve kamunun fiyata olan güveninin kötüye kullanılması sonucunu doğuran manipülasyon türüdür.
- Bilgi Bazlı Piyasa Dolandırıcılığı (6362 sayılı SPKn md. 107/2) Bilgiye dayalı manipülasyon, kamuya yalan, yanlış, veya eksik bilgi akışı ya da açıklanması gerekirken bilginin açıklanmaması yüzünden, kamuyu aydınlatma sistemine olan güvenin bozulmasına yol açan ve bilginin fiyata yansımasını engelleyen manipülasyon türüdür.
Sermaye Piyasası Kanununda Piyasa Dolandırıcılığı (Manipülasyon) Fiillerini İşleyen Şirketler Ve Kişilere Uygulanan İdari Tedbirler Nelerdir?
İşleme ve bilgiye dayalı manipülasyon suçları için SPKn md 107’de öngörülen hürriyeti bağlayıcı hapis ve adli para cezaları gibi cezai yaptırımların yanı sıra SPKn md 101’de bazı idari tedbirler öngörülmüştür.
Kanunda öngörülen tedbirler:
- Borsalarda geçici veya sürekli olarak işlem yapılmasının yasaklanması,
- Takas yöntemlerinin değiştirilmesi,
- Kredili alım, açığa satış, ödünç alma ve verme işlemlerine ilişkin sınırlamalar getirilmesi
- Teminat yükümlülüğü getirilmesi veya yükümlülüğün değiştirilmesi,
- Farklı pazar veya piyasalarda işlem görmesi veya farklı işlem esaslarının belirlenmesi,
- Piyasa verilerinin dağıtım kapsamının sınırlanması,
- İşlem veya pozisyon limiti getirilmesidir.
Sermaye Piyasası Kurulunca gerekli görüldüğü durumlarda piyasanın etkin ve sağlıklı işleyişinin sağlanması için yukarıda sayılanlar dışında tedbirler alınabileceği öngörülmüştür.
Tedbirlerin Uygulanması İçin Aranan Koşullar Nelerdir?
Yukarıda belirtilen tedbirlerin uygulanması için işlem ve bilgi bazlı piyasa dolandırıcılığı fiillerini işlediğine dair makul şüphenin bulunması yeterli olmaktadır.
Tedbirler Kimlere Uygulanabilir? Şirket Yetkilileri Tedbirlerden Etkilenir Mi?
Piyasa dolandırıcılığı (manipülasyon) suçunu işlediğine dair makul şüphe bulunan gerçek kişilere, şirketlere ve şirket yetkililerine Sermaye Piyasası kurulunca idari tedbirler uygulanabilmektedir.
Şirketlere Sıklıkla Uygulanan Bir Tedbir Olan Geçici İşlem Yapma Yasağı Ne Kadar Süre Uygulanabilir?
+Söz konusu suçun işlendiği konusunda makul şüphe bulunmakta ise Sermaye Piyasası Kurulunca 6 ay boyunca geçici işlem yapma yasağı uygulanabilir. Söz konusu süre kurul tarafından 6 ay daha uzatılabilmektedir.
Söz konusu suç ile ilgili kurul tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu takdirde geçici işlem yapma yasağı süresi 2 yıl olarak uygulanmaktadır. Suç duyurusundan önce uygulanan geçici işlem yapma yasağı süresi ise 2 yıldan indirilmektedir.
Sürekli İşlem Yapma Yasağı Nedir?
Sürekli işlem yapma yasağı geçici işlem yapma yasağı almış bir kişinin işlem yapma yasağı süresi içinde başka kişilerin hesaplarını kullanarak söz konusu suçu işlemesi halinde uygulanabilmektedir. Söz konusu tedbirin uygulanması için Kurul tarafından Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesi gerekmektedir. Bu durumda kişi hakkında 5 yıllık sürekli işlem yapma yasağı kararı verilebilmektedir.
İşlem Yapma Yasağı Ne Zaman Kalkar?
İşlem yapma yasağı süresinin bitmesiyle birlikte yasak kalkmaktadır. Fakat yasak kalkmadan önce kişi hakkında suç duyurusunda bulunulmuşsa savcılık tarafından takipsizlik kararının veya mahkeme tarafından verilen beraat kararının Kurula tebliğ edilmesiyle Kurul tarafından kaldırılmaktadır.
Piyasa Dolandırıcılığı (Manipülasyon) Sebebiyle İdari Para Cezası Verilebilir Mi?
İşleme ve bilgiye dayalı manipülasyon suçları için öngörülen hürriyeti bağlayıcı hapis ve adli para cezaları gibi cezai yaptırımların yanı sıra, bu iki suç için ekonomik suçlarda ekonomik ceza ilkesi ve AB muktesebatına uyum kapsamında 2003/6/EC Direktifi’nin de etkisi ile idari tedbirler de getirilmiştir. Nitekim çoğu Avrupa ülkesinde manipülasyon için hem idari hem de cezai yaptırımlar benimsenmiştir.[1] Teoride bir kısım tarafından manipülasyon suçu için idari yaptırım öngörülemeyeceği savunulmaktadır. Çünkü idari yaptırımlar bakımından genel kanun niteliğinde olan Kabahatlar Kanununa göre bir fiil hem kabahat hem de suç olarak tanımlanmış ise sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabileceğini söylemektedir. Bu sebeple hem cezai hem de idari yaptırımın uygulanamayacağını savunmaktadırlar.
Uygulamada ise Sermaye Piyasası Kurulu tarafınca SPKn md. 103 ve devamındaki hükümler uyarınca idari para cezası uygulanmaktadır.
Kurul Tarafından Verilen İdari Para Cezasına Karşı Şirketler Ne Yapılabilir?
SPKn md 105/4’de kurul tarafından verilen idari para cezasına karşı idari yargı yoluna başvurulabileceğine hükmedilmiştir. Bu kapsamda idari para cezasının kaldırılması için açılacak dava iptal davasıdır.
Görevli ve Yetkili Mahkeme Neresidir?
Söz konusu davada görevli mahkemeler, idare mahkemeleridir. Kişiler ve Şirketler idari işlemi yapan kurulun bulunduğu yerdeki idare mahkemesinde yani Ankara’da söz konusu davayı açabilirler.
Dava Zamanaşımı Süresi Nedir?
Söz konusu yaptırıma uğrayan şirketler idari para tebliğinin yapıldığı günü izleyen günden itibaren 60 gün içinde söz konusu davayı açabilirler.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu
[1] Manipülasyon; Piyasa Dolandırıcılığı Suçu Uygulanacak Tedbirler ve Yaptırımlar, Deniz ŞENSOY
- Published in TAZMİNAT HUKUKU, TİCARET HUKUKU