1956 ÖNCESİ KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMADA YARGI YOLU
Birgün yolunuz tapu müdürlüğüne düştü veya büyükleriniz aktardığı kadarı ile sizin veya mirasçısı olduğunuz akrabalarınızın adına kayıtlı tapuların bulunduğunu ancak bunların üzerinde 50, 60, 70 yıldır yol, baraj, kaldırım, devlet binası v.b. yapıların bulunduğunu öğrendiniz.
Üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin hiçbir zaman kaybolmayacak bir tazminat hakkınız olduğunu bilmenizde fayda var. Şöyle ki:
1956 tarihinden önce Devlet tarafından kamulaştırılmadan el konulan taşınmazların bedelleri, mülk sahiplerine ödenmemektedir.
Kamulaştırmasız el koyma ile ilgili mevzuat, bu konuda henüz bir yasal düzenleme olmadan verilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 1956/1-6 ve 1956/1-7 sayılı İçtihadı Birleştirme kararlarında “kamulaştırma işlemi yapılmadan el konulan mal sahibinin açacağı davanın herhangi bir zamanaşımına tabi olmayacağı” kabul edilmiştir. Bu konuda ilk yasal düzenleme 09.10.1956 tarihli 6830 Sayılı Kamulaştırma Kanunudur. Bu yasa ile kamulaştırılacak taşınmazlarla ilgili izlenecek usuller ve açılacak davaların ne şekilde çözümleneceği düzenlenmiştir.
Kamulaştırmasız el atma ile ilgili olarak ikinci düzenleme; 13.01.1961 tarihinde yürürlüğe giren 221 sayılı Âmme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Âmme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanunudur. Bu yasa ile 6830 sayılı Kamulaştırma Yasasının yürürlük tarihi olan 09.10.1956 gününden önce kamulaştırmasız el konulan taşınmazların kamulaştırılmış sayılacağı; el konulan taşınmazların sahiplerinin 13.01.1961 tarihinden itibaren iki yıllık hak düşürücü sürede dava açma hakkı tanınmıştır.
Kamulaştırmayı ve Kamulaştırmasız el atmayı düzenleyen ilk kapsamlı yasa, 08.11.1983 tarihinde yürürlüğe giren 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunudur. Bu yasanın 38. Maddesinde, idarece yapılan kamulaştırmasız el atmalarda, el koyma tarihinden itibaren 20 yıllık hak düşürücü süre geçmişse mülk sahibinin kamulaştırmasız el koyma davası açamayacağı belirtilmiştir.
Kamulaştırma Kanunun 38. Maddesindeki hak düşürücü süre, Anayasa Mahkemesinin 10.04.2003 Gün E:2002/112, K:2003/33 sayılı kararıyla iptal edilmiştir. AİHM’de mülkiyet hakkı ihlaline neden olduğu gerekçesiyle pek çok davada Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde tazminat kararları vermiştir.
AHİM ve Anayasa Mahkemesi Kararlarından sonra 18.09.2010 tarihli 5999 sayılı “Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlüğe girmiştir. 5999 sayılı yasa; 09.10.1956 ile 04.11.1983 tarihleri arasındaki kamulaştırmasız el atmalar için de dava hakkını tanımıştır.
Son olarak ise 4.11.1983 tarihinden sonra yapılan kamulaştırmasız el atma işlemleriyle ilgili olarak da 6111 Sayılı yasanın geçici 2.maddesi ve 6487 Sayılı Yasanın 21.maddesiyle düzenleme yapılarak o tarihten sonraki kamulaştırmasız el atmalar için de dava hakkı tanınmıştır.
Bu son durumda sadece 09.10.1956 tarihinden önceki dönemler için dava hakkı tanınmamış, bu tarihten sonraki tüm kamulaştırmasız el atmalar için mülk sahibi için kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açma hakkı tanınmış olmaktadır.
Kamulaştırmasız El Atma Durumunda Ne Yapılabilir ? 1-Öncelikile Kamulaştırma Kanunun Geçici 6.maddesine göre Kamulaştırmasız el atmalar için de Uzlaşma talep edilmeli ve uzlaşma yöntemi uygulanmalıdır. 2-Uzlaşmanın sağlanamaması durumunda ise Bedel Davası açılmalıdır. 3-Her ne kadar 09.10.1956 tarihinden önceki Kamulaştırmasız El Atmalar için mevzuatımıza göre yargı yolu kapalı olsa da Anayasamızın 90.maddesindeki “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Antlaşmalar kanun hükmündedir.” düzenlemesi nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesindeki Mülkiyet hakkını korunmasına dair düzenleme nedeniyle yargı yoluna gidilebilir. Davanın reddedilmesi durumunda ise Anayasa Mahkemesi ve AİHM nezdinde hak arama yolları kullanılabilir.
Yukarıdaki kısa açıklamalar aydınlatma amacı taşımakta olup, somut hukuki durumlara çözüm teşkil etmemektedir. Karşılaşacağınız hukuki sorunlar için bir avukata danışmanızı tavsiye ederiz.
Kılıç Hukuk Bürosu